Allah’tan Korkmaya Herkes Layık Olamıyor – Filiz Konca

A+
A-

Allah’tan Korkmaya Herkes Layık Olamıyor

Filiz Konca

Hz. Mevlana mürşit kitap olan “mesnevi” sinde şöyle der:

“Cenab-ı Hak, padişahları küçük bir kapı gibi yarattı. Dünyaya bağlananlar Cenab-ı Hakk’a secde edemez de onlara secde eder. Köpeklere ancak aşağılık kimseler eğilir. Nasıl ki farelere hükmeden kedidir, fare kim ki aslandan korkmaya layık olsun. Müminler “Hak en yücedir” diye zikrederler; bu ahmakların Rabbiyse başka kullardır. Ey çanak yalayıcı! Madem ki senin velinimetin o hasisidir, sen de yürü kâse yalayıcıya git…”

  Fareler aslandan korkmazlar, fakat kediden titrerler. Farelere hükmeden kedidir.

O huyda olan insan şeklindeki mahlûklar da Allah’tan korkmazlar. Fakat yüksek mevkilerde bulunanlardan, zenginlerden, kuvvetli zalimden korkarlar. Namık Kemal merhum, meşhur kasidesinde: ‘Köpektir zevk alan, sayyat-ı bi-insafa hizmetten’ (İnsafsız avcıya hizmet eden, o hizmetten zevk alan köpektir.) demiştir. Hırsız zenginlere, yüksek mevkilerde bulunup ona buna zulmedenlere hizmet edenleri, köpeğe benzetmiştir.

Ehlullah burayı şöyle açıklar:

“Ey aslan misali yeryüzünde eşref-i mahlukat olarak yaratılan insan; köpeklere eğilme.

Allah’tan gayriden korkmak fare gibi olmaktır. Allah’tan korkmaya herkes layık değil.

Misk saçan ceylanlar aslandan korkarlar. Farede kim ki aslandan korksun; o ancak kediden korkar. Hak güneşinin korkusu onlara layık değil. Allah’tan korkmak büyük bir şereftir, büyük bir üstünlüktür. Ahmakların Rabbiyse kullardır. En büyük falanca derler. Onun önünde eğilir, ona minnet ederler. Onlar bu temiz kapıya layık değillerdir. Semaya bu saman bu toprak layık olur mu? Müminlerin Rabbi Allah’tır.”

Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle demiştir.

” Hikmetin başı Allah korkusudur”

” Yüce Allah’tan korkandan her şey korkar. Allah’tan korkmayanı, Allah her şeyle korkutur.”

“Sizin en akıllınız, Allah”tan en çok korkanınızdır”

Al-i İmran suresi: 175- O şeytan sizi yardakçıları ile korkutur, o halde eğer gerçekten mümin iseniz onlardan değil, benden korkunuz.

  Allah’ı sevmenin ölçüsü emirlerine riayet etmek, korkunun ölçüsü ise yasaklarından sakınmaktır. Helak olan kavimlere bakıldığında da kendi hükümlerini Allah’ ın hükümlerine tercih etmekte hiçbir sakınca görmemişler  bilakis bu konuda büyük bir zulmü reva görmüşlerdir. Allah korkusu kemaliyle hakim olunca başka türlü korkulara mahal kalmaz. Zira Allah’tan korkan bir adam, hiçbir zaman başkasının hukukuna tecavüz etmez, hiç kimsenin canına, malına namusuna dokunmaz. Hak ve hukuk tanımamanın cezası, dünyada zillet ve ahirette İlâhî azaptır. Kul, Cenab-ı Hakk’ı sevmekle rahmetine mazhar olduğu gibi Ondan korkmakla da azabından kurtulur.

   Kur-an’ın gösterdiği Hak ve hakikat yolunda yürümeyenler, bir olan Allah’a kulluk etmeyenler kulluk edecek çok şey bulurlar. Allah’ın sıfatlarını rahatlıkla kendilerine veya başkalarına yakıştırabiliyorlar. Ülkelerin uydularıyla basir, radarlarıyla semi, yardımlarıyla Rezzak, desteğiyle aziz, muiz, desteğini çekince müzill, kuşatma ve ambargolarıyla kabıd ve basit… Olduğuna inanabiliyorlar. Böylece topsuz tüfeksiz yürekler, akıllar işgal ediliyor, şeffaf kelepçeler takılıyor. Ürünlerini boykot etmek bile kimsenin aklının ucundan geçmiyor, bilakis başlarının üstünde, tabelalarda, elbiselerinde taşınıyorlar.

  Akılları ve yürekleri Kur-an’dan uzaklaşanlar bu işgallere teslim olmuşlardır. Bu hal toprak işgalinden çok daha beterdir. Bunlara inanıldığında ne iman ne de ümit kalır. Ülkeler küfürle değil zulümle yıkılır. Toprak işgali yüreklerin, akılların  işgalinden; esir düşmek yüreklere, akıllara kelepçe takılmasından daha ağır değil. Savaşlar meydanlardan önce yüreklerde kaybedilir veya kazanılır. Allah yolunda savaşan kazanır.

  Bizim dedelerimiz Çanakkale savaşında metrekareye 6000 mermi düştüğü zaman bile can derdinde değil kulluk edebilme derdindeydiler. Düşmanları hayretler içerisinde bırakan halleriyle tek kaygıları Allah olan bir davanın evlatlarıydılar. 1000 yıl Allah’ın adını ötelere duyurabilme şevkiyle dedelerimizin elleri peygamber sancağını da tutmuştu. Onlara yakışan buydu. Allah bize şehit dedelerimizin ve dünyanın dört bir yanından gelerek savaşan ve vatanımızda şehit olanların, “la ilahe illallah” davasıyla kan kırmızıya boyadıkları bayrağımızın onlarla aynı davayı taşıyan torunlarının tutmasını ve devam ettirmesini nasip etsin. Âmin

 

 

ETİKETLER: