ALLAH’IN SELAMI

A+
A-

SİZE ALLAH’IN SELAMI VAR

Evet kıymetli dostlar, yanlış okumadınız; SİZE ALLAH’IN SELAMI VAR…

Bir kimseyle karşılaştığımızda veya bir meclise girdiğimiz vakit, oradaki topluluğa yakınlık, sevgi ve nezâket göstermek, sağlık, esenlik ve başarı dilemek için “selâmün aleyküm, merhaba, hayırlı işler vb.” gibi sözlerden birini söyler veya aynı dileği taşıyan bir işaret veya harekette bulunuruz. Selam sözü, karşımızdakine verdiğimiz bir güvencedir. Bizden bir ziyan gelemeyeceğinin göstergesidir. Selam sözüyle, muhatabımıza emn ü eman veririz. Bu sözle, artık biz güvenilir bir kişiyizdir. Bu durumumuzu selam sözüyle ifade eder, güven veririz.

Geçenlerde bir dostun hazırladığı bir eseri okurken Manisa Muradiye Camii mihrabı üstündeki hat dikkatimi çekti:

Çini pano üzerinde celi-sülüs yazıyla En’âm Sûresi’nin 54. Ayetinden bir bölüm:

“Selâmun aleyküm. Ketebe Rabbuküm ‘alâ nefsihi’r-rahme(te)”

yazılmış. Türkçesi

“Selam olsun sizlere! Rabbiniz, (kullarına) acımayı ve merhamet etmeyi kendi zâtı için prensip edindi.”

anlamındadır. Aynı âyet Süleymaniye Câmiinde de vardır.

Biraz açarsak, Allahü zü’l-Celâl bize meâlen; Sakin olun, telaşa kapılmayın, ümitsizliğe düşmeyin, esen kalın, korkulardan emin olun. Ne mutlu size ki Rabb’iniz olan Allah, herhangi bir canlının acısını, kederini, mutsuzluğunu hisseder ve ona karşı daima yardımcı olur. O bu işi kendine prensip haline getirmiştir. Allah’ta affetme ve acıma hissinden başka bir şey ortaya çıkmaz.

Âyetin tamamı

Ve izâ câeke’lleżîne yu’minûne bi âyâtinâ, fekul: Selâmun ‘aleykum. Ketebe Rabbukum ‘alâ nefsihi’r-rahme(te). Ennehu men ‘amile minküm sû’en bi cehâletin, sümme tâbe min ba’dihi ve asleha. Fe ennehu Gafûrun Rahîm(un): (Ey Muhammed) Ayetlerimize iman edenler sana geldiğinde onlara de ki: “Selam olsun sizlere. Rabbiniz, (kullarına) acımayı ve merhamet etmeyi kendi zâtı için prensip edindi (takdir buyurdu) ki, içinizden kim bilmeyerek bir kötülük yapar da ardından hemen tevbe edip, durumunu düzeltirse, (güzel ameller yapmaya devam ederse, Rabbi onun günahını bağışlar) Şüphe yok ki Allah, çok bağışlayandır ve çok merhametli olandır! (Bu yol iman edenlerin hidayete erebilmeleri için takip edecekleri yoldur)

şeklindedir.

Hitap Resûlullâh (S.A.V)’adır. O’na hitaben biz müminlere, yani Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerîm’deki her cümleye ve yeryüzünde bulunan, kimsenin inkâr edemeyeceği Allah’ın birer alâmet, işaret, nişan ve izleri olan âyetlerine inanan kişilere seslenme vardır. Ey Resûlüm, sen onlara müjdeler ver, esenlikte olsunlar, üzülmesinler, ümitsizliğe düşmesinler. Acımak, merhamet etmek, iyi davranmak bizim şânımızın gereğidir. Biz bu sıfatları kendimize hâl edinmişizdir. Onları affetmek, onlara acımak bizim uluhiyetimizin(tanrılığımızın) gereğidir. Onlar da yeter ki bilerek veya bilmeyerek, istemeyerek yaptıkları; yanılgı neticesinde düşmüş oldukları hatalardan hemencecik dönsünler, pişman olsunlar. Tövbe edip güzel işlerine devam etsinler. Allâhü zü’l-Celâl ve’l-Kemâl Hazretleri, gufranıyla onları bağışlayacaktır. O, çok bağışlayıcıdır. Aynı zamanda O çok merhametlidir, Rahîm’dir.

Bu müjdeler sadece bu ayetle kalmıyor, Zümer Suresi 53. âyette

“Kul yâ ‘ibâdiye’llezîne esrafû ‘alâ enfusihim, Lâ taknetû min rahmeti(A)llâh(i). İnna(A)llâhe yağfiru’z-zunûbe cemî’â(an). İnnehu hüve’l-Gafûru’r-Rahîm(u): (Ey Muhammed) De ki: “Ey (günah işlemekte haddi aşıp) kendilerine yazık eden kullarım, Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü Allah, (tevbe edildiği takdirde) bütün günahları bağışlar, çok bağışlayandır, çok merhametli olandır O!

Ayette yine Resûlullâh (S.A.V.) aracılığıyla bize seslenilmekte… Ey günah işleyerek kendini harcayan, israf eden kullarım, ALLAH’IN RAHMETİNDEN ÜMİT KESMEYİNİZ. Bu sözlerle Rabbi Teâlâ bizlere O’nun rahmetinden ümit kesilmeyeceğini açık seçik ilan ediyor. Allah’ın rahmetinden ümit kesmek, o rahmeti küçümsemek demektir hâşâ. Rahmetten ümidini kesen kişi ya Allah’ın sözüne inanmıyor ya da rahmet denen ulvi bir değerin varlığından şüphe ediyor demektir. Aldığımız meâl (Orhan Kuntman Meâli) her ne kadar çünkü demişse de orada bulunan ‘inne’ kelimesinin bir anlamı da ‘şüphesiz’dir. Kesinlik ifade eder. Bu durumda Allah tövbe edenlerin günahlarını bağışlayacağından, onları affedeceğinden hiç şüphe yoktur. Onun çok çok acıma duygusuna sahip olduğundan da şüphe yoktur.

Nitekim Nisâ Sûresi 110. âyette de:

“Vemen ya’mel sûen ev yazlim nefsehu sümme yestağfiri(A)llâhe, yecidi(A)llâhe Gafûran Rahîmâ(n): Bir kötülük işleyen, ya da kendi özüne zulmedip de Allahtan bağışlanmak isteyen, görür ki Allah bağışlayıcı, Allah yarlıgayıcıdır.

buyrulmaktadır. Kötülük yapan veya günah işleyen kişi kendine zulmetmiştir. Kötülük yapan daima kendine yapar. Her şey için bu durum geçerlidir. İnsanlara karşı kötülük yapan da kendine kötülük yapar, nefsine karşı kötülük yapan da kendine kötülük yapar. Allah (C.C.), ‘kötülükten dönen, yaptığına pişman olan kişiyi affederim’ diyor. O kişi bağışlandığını affedildiğini görecektir. Allah’ın kendisine acıdığının şuuruna varacaktır.

Tüm bunlar gibi nice âyetlerde Rabbi Teâlâ bizlere Gafûr ve Rahîm olduğunu bildirmektedir. Ümitsizliğe kapılıp da ‘benim günahım çok’, ‘artık benim bağışlanacak bir tarafım yok’ denilerek ümitsizliğe kapılmak her şeyden öte, Allah’ın Rahîm ve Gafûr sıfatlarından şüpheye düşmektir. “Rahmetimden ümit kesmeyiniz.” sözüne sırtını dönmektir.

Unutmayalım ki Allah’ın bize selamı vardır.

Ve selamı almak da farzdır.