Ahmed Efendi, Mutafzâde – Bestekâr

A+
A-

Ahmed Efendi, Mutafzâde (ö. 1301/1883) (Bestekâr)

TEKKE KAPISI – BAYRAM ALİ KAYA

Yusuf Kâmil Paşa’nın tâbiriyle “Fenn-i mûsiki-i şerîfde sânî-i Fârâbî”, İbnülemin’in ifadesiyle ise “meçhul ünlülerin en önde gelenlerinden biri ve akranları arasında ender bulunanlardan biri, kâmil bir üstat” olduğu hâlde, birçok benzeri gibi hayatına dâir bilinenler yok denecek kadar az olan Mutafzâde Ahmed Efendi’nin nerede ve hangi tarihte doğduğu bilinmemekte­dir. Âilesine dâir tek bilgi ise kendisinin “Mutafzâde” veya “Mûytâbzâde”757 diye anılmasından ibarettir.758

Eğitimini İstanbul medreselerinde tamamlamasının akabinde, aralarında Gelibolu’nun da bulunduğu çeşitli yerlerde kadı nâibliği yapan Ahmed Efen­di, Sünbüliyye tarîkatına girmiş ve Koca Mustafapaşa Dergâhı’nda uzun yıl­lar zâkirlik görevinde bulunmuştur.759 Daha sonra Yenikapı Mevlevîhânesi Şeyhi Osman Selâhaddin Dede’ye intisap etmiş ve bu dergâhta mûsikideki hocası olan Hammâmîzâde İsmail Dede Efendi’den hayli istifade ederek onun en gözde öğrencileri arasında yer almıştır. İsmail Dede’nin arzusu üzerine, 1262/1845-1846 yılında onunla birlikte hacca gitmiş; hocasının hac esnasında kollarında vefatının ardından, Yusuf Kâmil Paşa’nın tavassutu ile 1285/1868-1869 yılında Mısır kadılığıyla görevlendirilmiştir. Hayatının geri kalanında başka görevde bulunup bulunmadığına dâir pek bilgi bulunmayan Mutafzâde Ahmed Efendi, 12 Safer 1301 (12 Aralık 1883) tarihinde ve yetmiş üç yaşında iken İstanbul’da vefat etmiş olup mezarı da bilinmemektedir.760

Aynı zamanda ilmiye mesleğinin ileri gelenleri arasında gösterilen ve hay­li zengin bir zât olduğu belirtilen Ahmed Efendi, görevi gereği farklı birkaç şehirde bulunmuş olmakla birlikte, yine kaynakların bildirdiğine göre haya­tının büyük bir kısmını Üsküdar’ın Bulgurlu semtinde yaptırdığı köşkünde geçirmiştir. Hidiv İsmail Paşa, onun kardeşi Veliahd Prens Mustafa Fâzıl Paşa ve Sadrâzam Yusuf Kâmil Paşa gibi devrin önemli isimlerinin saygısını ka­zanmış; hatta bir ara Sadrâzam Âlî Paşa’nın imamlığını da yapmıştır. Asıl şöhretini mûsikişinaslığı ile elde etmiş olan Ahmed Efendi’nin bestelediği eserlerden günümüze sadece iki ilâhîsi ile bir şarkısı ulaşmış olmakla birlikte, o mûsiki alanında hem nazarî bilgisinin, hem ezberindeki eserlerin çokluğu, hem bestekârlığı, hem de icrâcılığı ile temâyüz etmiş, özellikle zâkirliği esna­sında okuduğu durak ve mersiyeleriyle hayli ünlenmiştir. Aynı zamanda çok güçlü bir hâfıza sahibi olduğu belirtilen Ahmed Efendi, hocası İsmail Dede Efendi’nin meşk ettiği bütün eserleri öğrenmiş ve o da öğrencilerine öğretmiş­tir. Suphi Ezgi’nin bildirdiğine göre Ahmed Efendi ayrıca, hocasının hac yo­lunda iken kendilerine meşk ettiği Kutbü’n-Nâyî Osman Dede’nin unutulmak üzere olan ünlü Mi‘râciyyesini o da arzu edenlere öğretmek istemiş; ancak kimse rağbet etmediğinden, dinî mûsikimizin pek çok şâheseri gibi bu eser de unutulmuştur.761

Kaynaklarda, “Dede Efendi’nin ezberindeki ve bestelediği tüm eserlere vâris olan en değerli şahsiyet”, “Dede’den en çok yararlanmış olan kişi”, “ezberinde farklı şekillerde bestelenmiş binlerce eser bulunan değerli bir mûsikişinas” şeklinde tarif edilen, aynı zamanda örnek aldığı hocası İsmail Dede Efendi gibi yetiştiricilik vasfı da bulunan Ahmed Efendi, birçok öğrenci yetiştirmiş­tir. Bunlardan en tanınmış olanlar arasında, aynı zamanda Said Paşa İmamı diye ünlü olan Mevlidhân Hasan Rızâ Efendi (ö. 18120), Mersiyehân Hüseyin Tevfîk Efendi (ö. 11206), Beşiktaş/Bahâriye Mevlevîhânesi şeyhlerinden Hü­seyin Fahreddin Dede ve Şeyh Said Özok’un (ö. 1945) isimleri anılabilir.762


757  Mutaf veya mûytâb kelimesinin “kıl dokuyan, kıldan eşya yapan” anlamı dikkate alınır ise Ah-med Efendi’nin âilesinin böyle bir işle uğraştığı düşünülebilir (HN).

758  Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 441; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, Hoş Sadâ, s. 31; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 19; Nuri Özcan, “Ahmed Efen­di, Mutafzâde”, DİA, İstanbul 1989, II, 60.

759  Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 441; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 19; Nuri Özcan, a.g.m., s. 60.

760  Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 195; Sadettin Nüzhet Er-gun, a.g.e., II, 441; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 32-33; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 19; Nuri Özcan, a.g.m., s. 60.

761  Rauf Yektâ, Esâtîz-i Elhân-Dede Efendi, s. 166; Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 441; Suphi Ezgi, a.g.e., I, 83; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 32; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 19; Nuri Özcan, “İsmail Dede Efendi, Hamâmîzâde”, s. 94; a.mlf., “Ahmed Efendi, Mutafzâde”, s. 60.

762 Rauf Yektâ, a.g.e., s. 166; Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 441; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 31-32; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 19; Nuri Özcan, a.g.m., s. 60.

 

ETİKETLER:
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.