Ahmed Avni Konuk ve Mesnevî-i Şerîf Şerhi’nin Tasavvuf Çalışmaları Açısından Önemi
Ahmed Avni Konuk ve Mesnevî-i Şerîf Şerhi’nin Tasavvuf Çalışmaları Açısından Önemi
Safi ARPAGUŞ
Öz: Mesnevî, tasavvufî mirasın en kapsamlı klasiklerinden biridir. Ortaya çıkışından itibâren sürekli genişleyen bir okuyucu halkasına sahip olan eser, tasavvufun hemen her konusuna değinen içeriğiyle hep ilgi çekici olmuş, bu yüzden eser üzerine farklı dönemlerde çeşitli şerhler kaleme alınmıştır. Sûfî muhatapları tarafından bir seyr ü sülûk rehberi ve ilm-i hakāyık metni olarak okunan Mesnevî, şârihlerin üslubunda tasavvufun temel prensiplerinin tatbik edilebileceği bir külliyât olarak kendini göstermiş ve yüzyıllar boyunca bu niteliğinden bir şey kaybetmemiştir. Son dönem sûfîlerinden Ahmed Avni Konuk, Mesnevî-i Şerîf Şerhi isimli eseriyle bu şerh geleneği içerisinde müstesnâ bir yere sahiptir. Bu makale, Ahmed Avni Konuk ve eserinin tasavvufî mirasla literatür bazında muhatap olmak açısından önemini konu almaktadır.
I. Giriş
Bir klasik olma niteliği taşıyan ve tasavvufî mirasın kendini dışa vurduğu nâdide metinlerden biri olan Mesnevî, kazandığı şöhret ve etkilediği saha bakımından İslâm te’lif tarihinin en orijinal eserleri arasında yer alır. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin (v. 672/1273) kalbinden doğduğu şekliyle bu eser, kendi lafzî kalıplarının dışına taşarak medeniyet coğrafyamızı mayalayan bir kudret kazanmış, ortaya çıktığı dönemden bugüne kadar geçen süre boyunca sûfî muhayyile için bir köşe taşı olma vasfını yitirmemiştir. Mesnevî dediğimiz zaman kendisinden sonraki dönemlerin düşünce ve dil dünyasında büyük kabul görerek tasavvufî bir hafıza oluşmasına zemin hazırlamış, Osmanlı medeniyetini ve bu medeniyetin ilim-irfan geleneğini anlamak açısından anahtar olma işlevi kazanmış bir esere atıf yapmış oluruz. Muhtevası ve muhataplarıyla Mesnevî, bizi hakikat yolunda sarfedilmiş gayretlerin teorik ve pratik tarihine bağlar. Çünkü Mesnevî, Mevlevîlik bünyesinde oluşmuş Mevlevîhâneler ve Dârü’l-Mesnevîler’de okunup uygulandığı kadar edebî-tasavvufî muhayyilenin muhtevâsını da belirlemiş, dolayısıyla bu medeniyete hayat vermiş ana fikirlerin bir anlam haritası hâline gelmiştir. Mesnevî, şârihlerinin ve muhataplarının elinde, ayrıca ondan ilhâm alan şâirlerin ve bestekârların üsluplarında tasavvufun nazarî ve amelî mirasını canlı tutan, böylece onu her dem yeniden yorumlamaya ve anlamaya olanak veren tabiatıyla üzerinde tekrar tekrar durulmuş ve durulması gereken mühim bir değerdir. Önemine binâen edebiyat ve düşünce tarihimizin çeşitli dönemlerinde bu büyük mirası bir şekilde ele alarak yeni nesillere sunmak, böylelikle tasavvufî hafızanın zenginleşmesini sağlamak ya da yitirilmesini önlemek isteyen pek çok şahsiyet kısmî veya kuşatıcı eserlerle Mesnevî çevresinde bir tarih inşâ etmişlerdir.1 Biz, makalemizin sınırları dâhilinde bu tarihi inşâ edenlerden Ahmed Avni Konuk (v. 1938) ve onun Mesnevî-i Şerîf Şerhi isimli eseri üzerinde duracağız. Bu makaleyle, kadîm medeniyetin son döneminde yetişmiş bir sûfî, mütefekkir, şârih, şâir ve bestekâr olan Ahmed Avni Bey’in şahsında bir mirastan nasıl faydalanabileceğimiz üzerinde durmayı, onun yakın zamanda yeniden hayat bulan kıymetli eseri Mesnevî-i Şerîf Şerhi’nin bundan sonra yapılacak akademik çalışmalar açısından önemini tanıtmayı amaçlamaktayız.