ACELECİLİK VE YAVAŞLIK

A+
A-

1. ACELECİLİK VE YAVAŞLIK

Şüphe yok ki, yavaş iş Rahman’dan, acele iş de melûn Şeytandandır.

Köpek bile önüne bir lokma atılınca önce koklar, sonra yer;

O, burnu ile, biz ise aklımız ile koklarız…

Allah, insanı yavaş yavaş tam kırk yılda kemâl sahibi yapar, olgunlaştırır.

(Senin de) istediğin şeyi yavaş yavaş, fakat sağlam bir şekilde yapman lâzım! İşte bu yavaşlık, sana o işi iyice öğretmek içindir.

Yavaşlık, Allah ışığıdır; çabukluk ise Şeytanın dürtmesinden meydana gelir.

Hilâl, gerçekte noksanlık kabul etmez; görünüşteki bu noksanlık, yavaş yavaş dolunay haline gelmek, olgunluk kazanmak içindir.

Ay, geceye, yavaş olma konusunda ders verir; sıkıntının yavaş yavaş aşılacağını işaret eder ve şöyle der:

“Ey ham, aceleci kişi! Dama dayanan merdivenden basamak basamak çıkılır.

Ey tencere yavaş yavaş, ustaca kayna! Delice kaynayan yemek, lezzetli olmaz.”

Allah, âlemi bir kere “kün” (ol!) demekle yaratmaya gücü yetmez miydi? Bundan şüphen mi var?

Peki bu yaratma niçin altı gün sürdü? Her gün de tam bin yıl kadardı.

Niçin çocuk, dokuz ayda yaratılmakta? Çünkü Allah’ın adeti bir şeyi yavaşlıkla yapmaktır.

Neden Adem’in yaratılması  kırk sabah sürdü; o balçığı niçin yavaş yavaş insan haline getirdi (düşün)?

(III/3497-3499, 3502, 3506, V/59, VI/1209-1216)

[divide style=”2″]