Abdurrahim Dede, Şeydâ – Bestekâr, Kudümzenbaşı, Neyzen
Abdurrahim Dede, Şeydâ (ö. 1214/1799-1800)
(Bestekâr, Kudümzenbaşı, Neyzen)
TEKKE KAPISI – BAYRAM ALİ KAYA
Abdurrahim Dede, Halvetiyye tarîkatına mensup bir dervişin oğlu olup İstanbul’da ve tahminen 1140/1727-1728 veya 1144/1731-1732 yılları civarında doğmuştur. Küçük yaşta hâfız olmuş; ancak kısa bir süre sonra gözlerini kaybetmiştir. Hâfız oluşundan hareketle daha ziyâde “Şeydâ Hâfız” olarak anılan Abdurrahim Dede, gerek tarîkat âdâbı, gerekse mûsiki sahasındaki ilk bilgilerinin yanı sıra neyzenlik ve âyinhânlığı da devam ettiği ve aralarında Yenikapı’nın da bulunduğu mevlevîhânelerde öğrenmiş, kabiliyet ve yeteneği sayesinde kısa zamanda devrinin önde gelen mûsiki üstatları arasında yer almıştır.459
Galata Mevlevîhânesi Şeyhi Selim Dede’den sikke giymiş ve Esrar Dede’nin bildirdiğine göre Yenikapı Mevlevîhânesi’nde kudümzenbaşı olmuş olan460 Abdurrahim Dede, III. Selim’in yakın ilgisini görmüş, onun tarafından hacca gönderilmiş, dönüşünde evinde birkaç yıl inzivâ hayatı yaşamıştır. Hayatının son yıllarında Üsküdar Mevlevîhânesi’nde de kudümzenbaşılık yapmış olan Abdurrahim Dede, 1214/1799-1800 yılında vefat etmiş ve anılan mevlevîhânenin türbesine defn edilmiştir.461
Abdurrahim Dede’nin vefatı üzerine, aynı zamanda son devir ünlü kadın şairlerinden Şeref Hanım’ın babası olan Mehmed Nebil Bey bir tarih kıt‘ası söylemiştir:
Kıt‘a
Tel kırıp mutrib-i çerh eyledi devr-i nâ-sâz
Urdu mızrâb-ı ecel sâz-ı dil-i şeydâya
Mûsikide hele Fârâbi-i asr idi o pîr
Sıytı varmışdı Irâk u Acem ü Arbâ’ya
Bâis-i kec-nigehi âleme neydi acabâ
Şâh-ı Mansûr’u girift etdi yed-i şekvâya
Zühre’yi raksa getirmişdi anın besteleri
Çıkıp âvâzesi evc-i felek-i bâlâya
Gördü devrânda âheng-i usûl olmadığın
Gitdi tebdîl-i makâm etmek için me’vâya
Fevti târîhi Segâh ile karâr etdi Nebîl
Gitdi Şeydâ Dede yâ Hû diyerek ukbâya462
Esrar Dede’nin ifadesiyle devrinin Hâfız Post’u olarak nitelenen Abdurra-him Dede’nin eserleri, dinî ve din dışı bestelerden oluşmakta olup özellikle Mevlevî âyinleri, Kâr-ı Nâtık ve şarkıları ile tanınmıştır. Irak, Isfahân ve Hicâzeyn makamlarında Mevlevî âyinleri bestelemiş ve bu üç âyinden biri olan Irak Âyini 1200/1785 yılında ilk olarak Yenikapı Mevlevîhânesi’nde okunmuş ve hayli beğenilmiştir. Üslûbunu güzel ve sağlam olarak niteleyen Suphi Ezgi, Abdurrahim Dede’nin çeşitli makam ve usullerde eserler bestelediğinin çeşitli mecmualardan hareketle öğrenildiğini belirtmekle birlikte, bugün elde sadece Irak Âyin-i şerîfi, Hüzzam Remel Beste, Hüzzam Kâr-ı Nâtık, Hüzzam Yürük Semâi olmak üzere dört parça eserinin kaldığını ifade etmektedir. Suphi Ezgi, Yıldız Sarayı kitapları arasında bulunan bir mecmuadan hareketle onun, Küçük Mehmed Ağa, Musâhib Ahmed Ağa ve Sâdullah Ağa ile ortak bir Kâr bestelediklerini bildirmekte, bu konuda benzer bilgilere yer veren Yılmaz Öztuna ise ek olarak bu Tâhir Kâr ile Isfahân ve Hicâzeyn âyinlerinin günümüzde unutulmuş olup bugün elde Irak Âyini’nden başka şu yedi eserin bulunduğunu kaydetmektedir: 1. Hüzzâm Düyek Kâr-ı Nâtık, 2. Hüzzâm Nakış Yürük Semâi, 3. Hicaz Darbeyn Müstezâd Beste, 4. Rehâvî Remel Beste, 5. Sabâ Zencîr Beste, 6. Rast Nakış Yürük Semâi, 7. Dil-dâr Saz Semâisi. Kaynaklarda iyi bir neyzen ve kudümzen olduğu da belirtilen Abdurrahim Dede, aynı zamanda edip ve şair bir şahsiyettir. Şiirlerinde “Şeydâ”, “Şeydâ Dede” ve “Şeydâ Hâfız” mahlaslarını kullanmış, şiirlerini bir dîvân hâlinde tertip etmemiş, güftelerini de daha ziyâde kendi şiirlerinden seçmiştir. Şiirlerinin bulunduğu bir mecmua örneği için bk. Mevlânâ Müzesi Ktp., nr. 2163.463
Şiirlerinden Örnekler
Kıt‘a
Kul oldum bir cefâkâra cihân bâğında gül-femdir
Mecâlim yokdur inkâra firâkı bana mâtemdir
Gönül sevdi o şeh-bâzı döğünmez şîve vü nâzı
Güzellerin ser-efrâzı gören vaslına ersem dir464
Beyit
Cânâ sana dil bağlamaz erbâb-ı muhabbet
Bir dahi bu Şeydâ ile hem-dem olamazsın465
459 Esrar Dede, a.g.e., vr. 60a-60b; Mehmed Süreyyâ, a.g.e., III, 184; Suphi Ezgi, a.g.e., I, 130, V, 360; Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., I, 167-168; İbnü-lemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 136; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 10; Nuri Özcan, “Abdürrahim Dede, Şeydâ Hâfız”, DİA, İstanbul 1988, I, 288; Sadun Aksüt, a.g.e., s. 78.
460 Esrar Dede, a.g.e., vr. 60b; Mehmed Süreyyâ, a.g.e., III, 184; Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., I, 169; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 136; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 10; Nuri Özcan, a.g.m., s. 288.
461 Esrar Dede, a.g.e., vr. 60b; M. Süreyyâ, Abdur-rahim Dede’nin vefat tarihini 1212/1797-1798 olarak vermektedir (bk. Mehmed Süreyyâ, a.g.e., III, 184); Abdurrahim Dede’nin vefat tarihi ile ilgili olarak Defter-i Dervîşân’da ise yıl yeri boş bırakılmak sûretiyle, “Vefât-ı Şeydâ Hâfız (…), 10 S gurre-i leyle, sâ‘at 3 geçerek.” kaydına yer verilmiştir (bk. Defter-i Dervîşân-I, vr. 17a); Suphi Ezgi, eserinin birinci cildinde Abdurrahim Dede’nin vefat tarihini, Nâil Bey’den naklen 1212 şeklinde belirtmiş; ancak aynı eserin V. cildinde ve bu kez sonradan gördüğünü belirttiği, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi bölümünde bulunan 3397 numaralı İlâhî Mecmûası’nın son sayfasındaki bir kayıttan hareketle, 1214 olarak düzeltmiştir (bk. Suphi Ezgi, a.g.e., I, 130, V, 360); Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., I, 168-169; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 10; Nuri Özcan, a.g.m., s 288.
462 Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., I, 168; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 10.
463 Esrar Dede, a.g.e., vr. 60b; Mehmed Süreyyâ, a.g.e., III, 184; Rauf Yektâ vd., a.g.e., III, 433-450, VIII, 436-445; Suphi Ezgi, a.g.e., I, 130, V, 360-361; Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., I, 169, 382; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 10; Sadettin Heper, a.g.e., s. 141-149; Tarık Kip, TRT Türk Sanat Mûsikisi Sözlü Eserler Repertuvarı, s. 88, 186, 201; Nuri Özcan, a.g.m., s. 288-289; Sadun Aksüt, a.g.e., s. 79.
464 Esrar Dede, a.g.e., vr. 60b.
465 Esrar Dede, a.g.e., vr. 60b.