Abdülbâki Nâsır Dede – Yenikapı Mevlevîhânesi’nin 15 Şeyhi, Bestekâr, Mûsiki Bilgini, Şair
Abdülbâki Nâsır Dede (ö. 1236/1821)
(Yenikapı Mevlevîhânesi’nin 15 Şeyhi, Bestekâr, Mûsiki Bilgini, Şair)
TEKKE KAPISI – BAYRAM ALİ KAYA
Yenikapı Mevlevîhânesi şeyhlerinden Kütâhiyyevî Seyyid Ebûbekir Dede’nin ortanca oğlu, Ali Nutkî Dede’nin kardeşi, Abdurrahim Künhî Dede’nin ise ağabeyi olan Abdülbâki Nâsır Dede, Sahîh Ahmed Dede’nin bildirdiğine göre 20 Safer 1179 (8 Ağustos 1765) tarihinde Yenikapı Mevlevîhânesi’nin bitişiğinde bulunan evlerinde, Çarşamba gecesi sabaha doğru dünyaya gel-miştir.504 Annesi, Galata Mevlevîhânesi postnişînlerinden Sırrî Abdülbâki Dede’nin kızı Saide Hanım’dır.505 Eğitim hayatındaki ilk bilgilerini babasından almış, babasının vefatı üzerine kalan eğitim ve öğretimiyle ağabeyinde olduğu gibi yine Sahîh Ahmed Dede ilgilenmiştir.506
Abdülbâki Nâsır Dede, Milas Müftüsüzâde Halil Efendi’den Farsça, Arapça ve dinî ilimleri öğrenmiş,507 Bolulu Mustafa Efendi (ö. 1229)’den de birkaç ay ders okumuştur.508 Abdülbâki Nâsır Dede, Farsça’dan tercüme ettiği Ahmed Eflâkî’ye âit Menâkıbü’l-Ârifîn isimli eserinin girişine de “Âcizâne tâkatim yettiği kadar Fars dilini öğrendikten sonra Arap diline başladım” şeklinde bir kayıt düşmüştür.509
Babasının vefatından bir yıl sonra, yani 11120/1776’da dergâhta ağabeyi Ali Nutkî Dede’nin meşîhati zamanında semâ meşkedip mukâbeleye girmeye başlayan Abdülbâki Nâsır Dede,510 mevlevîhânedeki mûsikişinaslardan mûsiki tahsil etmiş ve kendisini geliştirmiştir.511 Daha sonra yine Ali Nutkî Dede’nin şeyhliği sırasında genç yaşta dergâhın neyzenbaşılığı görevini üs-lenmiş512, 1209 Recebinde (Ocak-Şubat 1795) ise kardeşinin izniyle513 Yeni-kapı Mevlevîhânesi Kafesçisi Şerife Âyişe Hâtun’ın kızı Şerife Fâtıma Hanım ile evlenmiştir.514 Bu evlilikten 1214/1799-1800 yılında Seyyid Ebûbekir Şaban Efendi515, Seyyid Ebû Bekir516 Seyyid Mehmed517, Receb Hüseyin Hüsnü,518 Osman Selâhaddin, Şerife Âyişe Sıddîka519 ve Şerife Nefise olmak üzere toplam yedi çocuğu dünyaya gelmiş; ancak bunlardan dördü küçük yaşlarda vefat etmiştir. Örneğin Şerife Nefise adlı kız çocuğu henüz altı aylık iken vefat eden520 Abdülbâki Nâsır Dede’nin çocuklarından Receb Hüseyin Hüsnü Dede ve Osman Selâhaddin Dedeler ise daha sonra Yenikapı Mevlevîhânesi’ne şeyh olmuşlardır.521
Zamanını çoğunlukla dergâhtaki dairesinde ilim tahsili ile geçiren, nazarî ve amelî olarak dinî ve din dışı mûsiki bilgisinden dolayı uzun bir süre dergâhın neyzenbaşılığı görevini de sürdüren Abdülbâki Nâsır Dede, ağabeyi Ali Nutkî Dede’nin 1219/1804 yılında vefatı üzerine, aynı yıl 16 Cemâziyelevvel 1219 (23 Ağustos 1804) tarihinde el-Hac Mehmed Çelebi tarafından sikke destar-lanarak Yenikapı Mevlevîhânesi meşîhatine tâyin edilmiştir.522 Bu tâyinden on yıl sonra ise 1229/1813’te Kazasker Mekkizâde Mustafa Âsım Efendi tarafından kendisine Yenikapı Mevlevîhânesi’nin vakıf mütevelliliği verilmiş ve bu görevini de vefatına kadar sürdürmüştür.523 11 Cemâziyelevvel 1233/1818 tarihinden itibâren Salı ve Cumartesi günleri Mesnevî okutmaya başlamış ve bu faaliyetini de yaklaşık iki yıl sürdürmüş olan Abdülbâki Nâsır Dede, Yeni-kapı Mevlevîhânesi’nde on yedi yıla yakın şeyhlik makamında bulunduktan sonra elli altı yaşında, 20 Cemâziyelevvel 1236 (23 Şubat 1821) Cuma gecesi saat beşte vefat etmiş ve dergâh hazîresine, ağabeyi Ali Nutkî Dede’nin yanına defn edilmiş, yerine ise oğlu Receb Hüseyin Hüsnü Dede şeyh tâyin edilmiştir.524 Abdülbâki Dede’nin vefatına Safâyî-i Mevlevî adlı bir şair, mezar kitâbesinde de kayıtlı olduğu belirtilen “Âlem-i lâhûta cân atdı bu dem Bâkî Dede” mısraını tarih düşürmüş525; Keçecizâde İzzet Molla ise ayrıca şeyhlik süresini on sekiz yıl olarak verdiği aşağıdaki tarih kıt‘asını söylemiştir:
Târîh-i İntikâl-i Şeyh Abdülbâki Kuddise Sırruhu
On sekiz yıl şeyh olup Bâkî Dede azm eyledi
Vâlidi Bûbekr Efendi’den yana Allah deyip
Etdi İzzet dâne-i sübhayla târîhin hesâb
Şeyh Bâkî buldu fânîden rehâ Allah deyip526
Abdülbâki Nâsır Dede’nin Mevlevî şeyhleri arasında da özel bir yeri vardır. III. Selim ve II. Mahmud dönemlerinde bir otorite olarak kabul edilen Abdülbâki Dede, yetiştirdiği öğrencilerin yanı sıra, tasavvuf, edebiyat ve mûsiki alanında kaleme aldığı ve bestelediği eserler ile de şöhret bulmuş ve her iki pâdişâhtan da yakın ilgi görmüştür.527 Kaynaklarda kendisinden dâima hürmetle bahsedilen Abdülbâki Nâsır Dede’nin meclislerinde bulunmak aynı zamanda bir mazhariyet sayılmıştır.528 Meşîhatte bulunduğu dönem içerisinde Yenikapı Mevlevîhânesi’ni tam anlamıyla bir mûsiki konservatuvarına dönüştürmüş, Türk mûsikisi konusundaki derin bilgisi ile dergâhta geniş bir sanat çevresi oluşmuştur. Dede Efendi’ye ney ve dinî mûsiki dersleri vermek sûretiyle hocalığını yapmış ve aynı zamanda II. Mah-mud döneminde pâdişâhın huzurunda icrâ olunan küme fasıllarında bulun-muştur.529 Bestelemiş olduğu mûsiki eserleri ve bu alanda telif ettiği kitaplarıyla klâsik mûsiki ve Mevlevî mûsikisinde “yed-i tûlâ sahibi” kabul edilmiş ve “Fârâbî-i Sânî” olarak görülmüş olan Abdülbâki Nâsır Dede’nin aynı zamanda ünlü neyzenler arasında yer aldığını da belirtmek gerekir.530 Mehmed Ziyâ’nın, ayrıca güzel bir sese sahip olduğunu belirttiği Abdülbâki Nâsır Dede, ulûm-ı riyâziyyede, özellikle de riyâziyyenin mûsikideki elhân ve sadâ konularında hüner sahibi olduğundan Acem-Bûselik ve Isfahân makamlarında iki Mevlevî âyini bestelemiş, vaktiyle Yenikapı Mevlevîhânesi’nde mukâbelelerde okunan bu âyinlerden ikincisi zamanla unutulmak sûretiyle günümüze ulaşmamıştır.531 Abdülbâki Nâsır Dede’nin bu âyinlerinin matbu şekilleri, Süleymaniye Ktp. Ekrem Karadeniz Koleksiyonu, numara 4, sayfa 47-53 ile numara 15, sayfa 62-71 arasında bulunmaktadır.532
Abdülbâki Dede ayrıca, bir nota sistemi ile Dil-âvîz, Dil-dâr, Gül-ruh, Hisar-Kürdî ve Rûh-efzâ, Nâz ve Niyâz adlarıyla yedi adet mürekkep makam ve “Şîrîn” adında yirmi iki vuruşlu bir büyük usul icat etmiştir.533 Mehmed Ziyâ vb. bazı kaynaklarda Abdülbâki Nâsır Dede’ye yahut İsmail Dede Efendi’ye âit gösterilen “Şevk u Tarab” Âyini ise daha önce değinildiği üzere Ali Nutkî Dede’ye âittir.
19. yüzyılın ünlü şairlerinden Keçecizâde İzzet Molla da bazı kaynaklarda Abdülbâki Nâsır Dede’nin bağlıları arasında gösterilmektedir.534
Abdülbâki Nâsır Dede’nin pâdişâhla kurmuş olduğu yakınlık sonucunda Ye-nikapı Mevlevîhânesi, II. Mahmud döneminde “himmet-i pâdişâhî” ile büyük çapta bir tamir geçirmiş, dergâhın semâhâne ile türbesi yeniden inşâ edilmiştir. Abdülbâki Dede’nin Defter-i Dervîşân’da ayrıntılı bir şekilde kaydettiği bu tamirat, o dönemde nişancıbaşılık görevinde bulunan Hâlet Said Efendi ve Şehr Emini Hayrullah Efendi’nin bir urgana bağlı olan taşı Abdülbâki Dede’nin duâ ve gülbângı eşliğinde yerine koymaları ile 1231 yılının Şaban ayında (Haziran-Temmuz 1816) başlamış ve dergâh, 9 Cemâziyelevvel 1232 (27 Mart 1817) tarihinde pâdişâhın ve İstanbul’da bulunan meşâyihin teşrifleriyle icrâ edilen bir mevlid merâsimi ile açılmıştır.535 Daha sonra yarım kalan bazı mekânların tamiri de yine Defter-i Dervîşân’da kaydedildiğine göre, “…otuz iki senesi Zilkâdesinin otuz birinci günü, Cumartesi günü…” tamamlanmış ve anılan tamirat için toplam 33.474 kuruş harcanmıştır.536
Esrar Dede’nin “İnşâallah elsine-i selâsede sâhib-i dîvân olurlar” diye kendisine duâda bulunup “kadr-i müşterek-i ihvân eş‘âr-ı âbdârları ve pesendîde-i yârân güftâr-ı dürer-bârları” olduğunu belirttiği537, Fatin’in “bir kıt‘a dîvân-ı belâğat-unvânı olduğu”nu bildirdiği, Mehmed Ziyâ’nın “nazm u eş‘ârda da rikkat-i hiss ü hayâle ve aşk u vecde mâlik bir edîb-i sühansâz” şeklinde tavsif ettiği, Hüseyin Vassâf’ın, “şiirde de ihtisas sahibi” olarak nitelendirdiği, Mustafa Erdoğan’ın “orta seviyede bir şair” olduğunu belirttiği, Melek Bıyık’ın ise mûsikişinâslığının edebî yönünden daha ön planda olduğunu vurguladığı Abdülbâki Dede’nin, “Nâsır” mahlasını kullandığı hayli güzel şiirleri, rindâne ve âşıkâne gazelleri bulunmaktadır.538
Şiirlerinden Örnekler
Kıt‘a
Gördüğü şûh-ı dil-âvîze n’ola nâl olsa dil
Bülbül-i bâğ-ı muhabbetdir görüp meftûn olur
Bülbülün bir gonçe mi gülşende nâlân olduğu
Gördüğü her gonçeye nâlân olup dil-hûn olur539
Gazel
Uşşâka yanma dilbere resm-i vefâ gerek
Gûyâya nâle goncaya reng ü bahâ gerek
Cânâna mâcerâ-yı gam-ı hecri anma gel
Ey dil desen de der ki ne bundan bana gerek
Âşık arar mı dağdağa-i kîl ü kâli lîk
Dilber hemîşe âşıka şefkat-nümâ gerek
Anlar mı hâl-i aşkı kelâm ile bir kişi
Bir pâre derd-i aşka hele âşinâ gerek
Nâsır humâr-ı aşka şarâbın ne nef‘i var
Mümkünse gâhî bûs-ı leb-i dil-rübâ gerek540
Gazel
Gitmez hayâli dîdeden ol serv-kâmetin
Nakş oldu dilde sûreti şûr-ı kıyâmetin
Evvel bakışda yakdı karârım bırakmadı
Âyâ nigâhı âteş-i dil mi ol âfetin
Gül-goncadır mecâz ile teşbîh olunsa ger
Ruhsârıdır hakîkati reng ü tarâvetin
Rûyunda hat mı belki görünmüş nigâhdan
Âzurdelik nişânı o cism-i letâfetin
Nâsır eğer tasavvur olunsa bi-aynihî
Ol şûhdur mücessemi resm-i zarâfetin541
Gazel
Kelâm-ı fakr fahri ile âmil Mevlevîlerdir
Tevekkül-pîşe dervişân-ı kâmil Mevlevîlerdir
Cenâb-ı feyz-i Monlâ ile herkes bahs-i aşk etse
Hezârân nükteye bir nutku şâmil Mevlevîlerdir
Hümâ-meşreb hemîşe pâdişâh-ı mülk-i istiğnâ
Kanâat kûşesinde merd-i hâmil Mevlevîlerdir
N’ola meclislerinde kalsa şâhân bir meges-âsâ
Edeb ta‘vîzini her bâr hâmil Mevlevîlerdir
Sipihre Nâsırâ nâz eyleyip minnet-keşi olmaz
Tevekkül-pîşe dervişân-ı kâmil Mevlevîlerdir542
Gazel
Serde aşkın âteşi zer-tâc-ı devletdir bana
Şu‘le-i dâğ-ı derûnum şem‘-i vuslatdır bana
Cevrine âmâdeyim bin yara da ursan n’ola
Zahm-ı tîğın sînede şehrâh-ı şefkatdir bana
Neyledim bilmem bu çarha rûzı pür-gam gîcesi
Mâhı her bir ahteri bir şem‘-i hasretdir bana
İstemem sahbâyı sensiz olsa da sahbâ-yı Cem
Neş’esi girye humârı sonra hayretdir bana
Neş’e-i cân-bahş ile sermest isem dâim n’ola
La‘l-i nâbın fikri her dem câm-ı işretdir bana
Olmazam me’yûs-ı vaslı Nâsır ol şûhun yine
Etdiği cevrin sonu elbet inâyetdir bana543
Eserleri
1- Tercüme-i Menâkıbü’l-Ârifîn. Ahmed Eflâkî’nin Menâkıbü’l-Ârifîn adlı eserinin Farsça bir tercümesidir. Abdülbâki Dede, aynı zamanda amcazâdesi olan Sahîh Ahmed Dede’nin teşvikiyle 1208/1793 yılında başladığı ve bazı ilavelerle 1212/1797 yılında tamamladığı bu eserini, III. Selim’e ithaf etmiştir.544 Müellif nüshası Süleymaniye Ktp., Nâfiz Paşa Bölümü, 1126 numarada kayıtlı olan eserin bir diğer nüshası ise TSM Ktp., Emanet Hazinesi Bölümünde, 1205 numarada kayıtlı bulunmaktadır.545
2- Defter-i Dervîşân I-II. Daha önce de değindiğimiz üzere, Ali Nutkî Dede tarafından tutulmaya başlanan kayıtlarla oluşturulan ve vefatıyla yarım kalmış olan Defter-i Dervîşân–I’i Abdülbâki Nâsır Dede önce ikmâl etmiş; akabinde aynı usul üzere devam ettirmek sûretiyle bir ikinci defter, yani Defter-i Dervîşan II’yi meydana getirmiştir. Abdülbâki Nâsır Dede, bu defterde ağırlıklı olarak 1231/1815 tarihinden vefatına kadar geçen sürede dergâhın derviş kayıtlarına; bir diğer ifadeyle kendi döneminde dergâha gelip matbahta çileye soyunan, başlarına sikke ve arakıyye tekbirlenen, meşkini tamamlayıp semâya giren dervişlerin isimleri vs. bilgilere yer vermiştir.546
Abdülbâki Dede’nin vefatından sonra da bu deftere dergâhın diğer şeyhlerinden sırasıyla Receb Hüseyin Hüsnü Dede, Abdurrahim Künhî Dede, Osman Selâhaddin Dede, Mehmed Celâleddin Dede ve Abdülbâki Baykara Dede kayıt düşmeye devam etmişlerdir. Defter-i Dervîşân-I’in müelliflerin hattıyla kaleme alınmış olan tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi, Nâfiz Paşa Bölümü, nr. 1194’de kayıtlıdır. Orijinali Bâki Baykara’nın özel kütüphanesinde bulunan Defter-i Dervîşân-II’nin Baykara’dan alınmış bir fotokopi nüshası ise Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Merkezi Kütüphanesi’nde 18112 numara ile kayıtlı bulunmaktadır. Eser, daha önce de değinildiği üzere tarafımızdan Defter-i Dervîşân, Yenikapı Mevlevîhânesi Günlükleri adıyla neşredilmiştir.547
3- Şerh-i Ta‘rîb-i Şâhidî. Tuhfe-i Şâhidî adlı manzum Farsça-Türkçe lugatı, önce Yenikapı Mevlevîhânesi şeyhlerinden Sâfî Mûsâ Dede, Ta‘rîb-i Şâhidî adıyla Arapça’ya tercüme etmiş, Abdülbâki Nâsır Dede de bu esere Şerh-i Ta‘rîb-i Şâhidî yahut Şerh-i Şâhidî adlarıyla Türkçe bir şerh yazmıştır. Şerhine 1213/1798-1799 yılında başlanılan ve 12 Teşrîn-i evvel 1215 (24 Ekim 1801) tarihinde tamamlanan eser, Abdülbâki Dede tarafından Yenikapı Mevlevîhânesi Kütüphanesi’ne vakfedilmiştir. Eserin bilinen tek nüshası Süleymaniye Ktp., Nâfiz Paşa Bölümü, 1483 numarada kayıtlıdır. Ta‘lik hatla ve on yedi satır esasına göre yazılmış olan bu nüsha, 249 varak olup kırmızı meşin ciltlidir.548
4- Dîvân-ı Nâsır. Esrar Dede’nin çağdaşı ve yakın arkadaşı, aynı zamanda şairliğiyle de ün yapmış olan Abdülbâki Dede, bu arkadaşının teşviki üzerine şiirdeki mahâretini ortaya koyan bir de dîvân tertip etmiştir. Abdülbâki Dede’nin, 18 Şaban 1209 (10 Mart 1795) tarihinde kaleme almağa başladığı ve 1200 civarında beyitten oluşan dîvânının müellif hattıyla olan tek nüshası, Süleymaniye Ktp., Nâfiz Paşa Bölümü, 941 numarada kayıtlıdır. Toplam varak sayısının, nüsha üzerindeki rakamlandırmadan hareketle 78 olduğu görülmekle birlikte, bunun yaklaşık yarısının boş sayfalardan oluştuğu dikkate alındığında, eserin esasen bir dîvânçe konumunda olduğunu söylemek mümkündür. Eserde 1 adet na‘t ve Ramazaniyye, 1 adet Mevlânâ medhiyesi, 2 adet ney medhiyesi, 4 adet Sultan III. Selim medhiyesi, 2 adet Beyhan Sultan medhiyesi, 2 adet Sadrâzam Yusuf Paşa medhiyesi, 1 adet Kaptan Hüseyin Paşa medhiyesi, 1 adet Çelebi Ebûbekir Efendi medhiyesi, 1 adet Kemâl Ahmed Dede medhiyesi, 1 adet Sultan II. Mahmud medhiyesi olmak üzere toplam 16 adet kasîde; kıt‘a ve beyitlerden oluşan 12 adet tarih, biri Arzî Mehmed Dede’ye, diğeri de Gavsi Ahmed Dede’ye olmak üzere 2 adet tahmîs; 1 adet mütekerrir murabba, biri Farsça, biri de Arapça olmak üzere toplam 55 adet gazel, 1 adet rubâi, 4 adet kıt‘a ve 36 adet müfred bulunmaktadır. Mustafa Erdoğan tarafından tanıtılan ve bazı şiir örneklerine yer verilen eser üzerinde ayrıca Melek Bıyık bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır (bk. Melek Bıyık, Abdülbâki Nâsır Dede Dîvânı, Giriş-Metin-İndeks, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Ü, SBE, İstanbul 1996).549
5- Tedkîk u Tahkîk. Abdülbâki Dede, müzik nazariyâtıyla ilgili bu önemli eseri ni yazmayı düşündüğü günlerde, bu düşüncesini ziyaretine gelen ünlü bestekâr ve aynı zamanda III. Selim’in musâhiblerinden olan Musâhib Ahmed Ağa’ya açmış, onun teşvik etmesi ve daha sonra da pâdişâhın böyle bir eserin yazılması yolundaki buyruğunu iletmesiyle, eserini kaleme almaya başlamış ve 1209/1794- 1795’te tamamlayarak pâdişâha sunmuştur. Eseri hayli beğenen III. Selim’in kendisinden bazı yeni terkiplerin de esere eklenmesini istemesi üzerine Abdülbâki Dede, 1211/1796-1797 yılında bir de zeyl yazmak sûretiyle eserini genişletmiştir.550 Abdülbâki Dede’nin dervişlik döneminde kaleme aldığı Tedkîk u Tahkîk bir mukaddime, üç bölüm ve bir hâtimeden oluşmaktadır. Eserin mukaddime kısmında, yazılış sebebinin yanı sıra mûsiki nazariyâtıyla ilgili bazı kısa bilgiler verilmiş; birinci bölümünde “Teshîl”, “Tavzîh”, “Tekmîl” başlıkları altında nağme ve ma kamların oluşumu ele alınmış; ikinci bölümünde terkîbât konusuna yer verilmiş ve “Tenbîh” başlığı altında 125 terkîb herhangi bir gruplandırmaya tâbi tutulmadan kaydedilmiştir. Ayrıca “Tetimme” başlığı altında bir önceki kısımda verilen terkiplerin, kullanılmasının sağlanması amacıyla, “çok tanınan”, “yeni bulunan” vb. şeklinde gruplandırıldığı görülmektedir. Eserin üçüncü ve son bölümünde, usullerle ilgili bilgiler verilmiş, ayrıca yirmi bir usul, vuruş biçimleriyle anlatılmıştır. Eserin Hâtime kısmında ise mûsiki eserlerini besteler veya seslendirirken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar hatırlatılmıştır. Zeyilde yer alan ve III. Selim’e âit olan on bir adet terkip de dâhil edildiğinde Tedkîk u Tahkîk’teki terkiplerin toplam sayısının yüz otuz altıyı bulduğu görülmektedir. Eserin yurt içindeki kütüphanelerde beş, yurt dışındaki kütüphanelerde ise iki nüshası tespit edilmiş; ayrıca aralarında Niyazi Sayın ve Murat Bardakçı’nın da olduğu bazı kişilerin koleksiyonlarında da eserin nüshalarının bulunduğu dile getirilmiştir. Hâşim Bey gibi sonraki pek çok yazarın başlıca kaynağı olan bu önemli eserin müellif hattı olan nüshası Süleymaniye Ktp. Nâfiz Paşa Bölümü, 1242/1 numarada (vr. 1a-42a, 43a-47a); tezhipli bir nüshası ise TSM Ktp., Emânet Hazînesi Bölümü, 2069/2 numarada (vr. 23b-40b) kayıtlı bulunmaktadır.551 Üzerinde Fatma Âdile Aksu (Başer) tarafından bir yüksek lisans, bir de doktora tezi hazırlanan eser, ayrıca Yalçın Tura tarafından, Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki nüsha esas alınmak sûretiyle bazı açıklama ve notlarla birlikte neşredilmiştir.552
6- Tahrîriyye. Abdülbâki Nâsır Dede’nin mûsikiyle ilgili bir diğer eseri olup yine III. Selim’in buyruğuyla kaleme alınmıştır. Abdülbâki Nâsır Dede tarafından icat edilen ve de kendi adıyla anılan “ebced nota sistemi”ni açıklayan, aralarında III. Selim’in Sûz-ı Dil-ârâ Âyin-i şerîfinin de bulunduğu dört besteyi ihtiva eden eser, 1209/1794 yılında tamamlanmıştır. Aynı zamanda “…tarihte ilk defa bir âyin-i şerîfin notayla kaydedildiği, ebced notasına dâir bugüne kadar tespit edilebilmiş en önemli risâlelerden…” biri olarak tanımlanan, Tahrîr u Tahrîriyye ve Tahrîriyetü’l- Mûsiki adlarıyla da bilinen eserin tespit edilen iki nüshası bulunmakta olup her ikisi de müellif hattıyla kaleme alınmışlardır. Nüshalardan biri Süleymaniye Ktp., Nâfiz Paşa Bölümü, 1242/3 numarada (vr. 53b-73b); diğeri ise Süleymaniye Ktp., Esad Efendi Bölümü, nr. 2898 numarada kayıtlıdır. Yılmaz Öztuna’nın belirttiğine göre, bugün kullanılan Ezgi-Arel sistemi notaya kadar Türk mûsikisinde bilinen notaların en iyisi olan bu sistem, III. Selim’in ölümü üzerine yayılamamıştır. Mukaddime, notalı bölüm ve hâtimeden oluşan eserin içeriği şöyledir: Abdülbâki Dede, Şürû adlı giriş kısmında mûsiki yazımıyla ilgili bilgi verdikten sonra otuz yedi perdeden oluşan harf mûsiki yazısını bir tablo hâlinde vermiş; eserin nota-lı bölümünde notanın tarifinin yanı sıra, bu nota ile yazılmış III. Selim’in Sûz-ı Dilârâ Âyin-i şerîfi, Düyek Peşrevi ve Saz Semâisi ile Musâhib Ahmed Ağa’nın Sûz-ı Dilârâ Peşrevi/Devr-i kebîr Saz Semâisine yer vermiş, ayrıca notanın lüzumu ve notada “mahâretin derecât-ı selâsesi” üzerinde durmuştur. Kitabın son bölümünde ise eser besteleme konusu ele alınmış ve özellikle mûsiki yazımının eğitim gerektirdiği vurgulanmıştır.553
Abdülbâki Dede’nin eserleriyle ilgili olarak kaynaklarda ayrıca bir de Edvâr Risâlesi’nden söz edilmektedir. Kaynaklarda, bir kısmı ifade farklılıklarından kaynaklanan ve ayrı bir eser olduğu izlenimi uyandıran Edvâr Risâlesi’nin esâsen ayrı bir eser olmayıp, edvârın kelime anlamından da hareketle, Tedkîk u Tahkîk’in içeriğini belirtmek üzere kullanılmış ikinci bir isimlendirmeden ibaret olduğunu düşünmenin, en azından Edvâr adıyla farklı bir eser ortaya çıkana kadar, daha mâkul olduğu kanaatindeyiz.554
Abdülbâki Nâsır Dede’nin Şeyhliği Döneminde Yenikapı Mevlevîhânesi’ne Hücrenişîn Gelen Cânlar:
Kırımî Derviş Ebûbekir,
Pîrli Derviş Mehmed, Konevî,
Derviş Süleyman, Konevî,
Derviş Ali, Konevî,
Çelebi Derviş Sâlih,
Çelebi Derviş Osman,
Derviş Hasan Moravî,
Kemahlı Derviş Ömer,
Derviş Mehmed,
Karahisarî Derviş Abdullah,
Edirneli Derviş Hasan,
Derviş Mustafa Nûri,555
İstanbulî Derviş Edhem,
Edirneli Derviş Hasan,
İstanbulî Derviş Seyyid Mehmed Sâdık,
Şeyh Abdülkâdir Efendi,
Yivsizzâde Karahisarî Derviş Mustafa,
Karahisarî Derviş Ahmed,
Bursalı Derviş Ahmed,
Bursa Yenişehirli Derviş İsmail,
Konevî Seyyid Derviş Ali
Konevî Derviş Mehmed Âmidli Derviş Mehmed Konevî Derviş Sâlih556
Abdülbâki Nâsır Dede’nin Şeyhliği Döneminde Yenikapı Mevlevîhânesi’ne Gelerek Meydan-ı Şerîfde, Gerek Matbah-ı Şerîfde Çille-güzîn Olmak İçin Gelen Cânlar:
Derviş Halil, Üsküdarî,
Derviş Hüseyin, Edirnevî,
Derviş Ali, Edirnevî ,
Derviş Mehmed,
Derviş Mehmed, Selânikî,
Ilgınlı Derviş Osman,
Tırhalalı Derviş Ahmed,
Derviş Halil, Alâiyyevî,
Derviş Ahmed, Şamî,
Derviş Mustafa, Belgradî,
Derviş Seyyid Mehmed, Kayseriyyevî,
Derviş Halepli Hacı Ebûbekir,
Derviş Mehmed, Konevî,
Derviş Mustafa, Belgradî,
Derviş Kenân,
Derviş Abdullah, Üskübî,
Derviş Mehmed, İstanbulî,
Derviş Mehmed Ağa, İstanbulî,
İstanbulî Derviş Edhem,
Derviş Abdullah, Edirnevî,
Edirneli Derviş Mustafa,
Derviş Mustafa,
Şehrî Derviş Mehmed Nûri557
Eyübî Derviş558
Kayseriyyevî Derviş Hüseyin,
İstanbulî Derviş Mustafa,
Osman Ağa,
Eski Zağralı Seyyid Derviş Ömer,
Arabacı Seyyid Mehmed Ağa,
Karahisarî Derviş Ahmed,
Edremidli Hacı Seyyid Mehmed,
Eğridirli Seyyid Veli,
Zencî Derviş Abdullah,
Aydınlı Seyyid Hüseyin,
İstanbulî Derviş Edhem İbrahim,
İstanbulî Derviş Mehmed Emin,
Sivrihisarî Derviş Aşkî Mûsâ,
Akşehirli Derviş Hâfız Ömer,
Karahisarlı Derviş Hamza,
Üsküdarlı Ali Ağa,
Kırımlı Osman Ağa559
Abdülbâki Nâsır Dede’nin Meşîhati Zamanında Semâ-ı şerîf Meşk edip Mukâbele-i şerîfe Giren Cânlar:
Filibeli Derviş Seyyid Hüseyin,
Edirneli Derviş Hüseyin,
Derviş Mehmed,
Mehmed Emin Efendi,
Tırhalalı Derviş Ahmed,
Ilgınlı Derviş Osman,
Derviş Ahmed,
Şamî Derviş Mustafa, Belgradî,
Derviş Halepli Hacı Ebûbekir,
Şeyh Osman Efendi,
Derviş Lutfullah,
İstanbulî Derviş Edhem,
Edirneli Derviş Mustafa,
Ebûbekir Şaban Efendi560
Aşçıbaşı Sâdık Dedezâde Seyyid
Derviş Ali561
Zağralı Derviş Seyyid Ömer,
Abdülkerim Kadri Efendi
İstanbulî Derviş Mehmed,
Karahisarlı Derviş Hamza,
Üsküdarlı Derviş Ali,
Kırımlı Derviş Osman,
Hüsâmeddin Efendi,
Hüseyin Hüsnü Efendi562
Abdülbâki Nâsır Dede’nin Meşîhati Zamanında Çillesin Tamam Edip Hücreye Çıkan Cânlar:
Derviş Hasan Edirneli,
Konevî Derviş Mustafa,
Filibeli Derviş Seyyid Hüseyin,
Mûsâ Dedezâde Kûçek Derviş Mehmed
Bahâeddin,
Ilgınlı Derviş Osman,
Halebî Derviş Hacı Ebûbekir563
Konevî Derviş Mehmed564
Abdülbâki Nâsır Dede’nin Meşîhati Zamanında Meydana Gelen Kûçekân:
Derviş Mehmed Konevî,
Türbedâr Mûsâ Dede,
Seyyid Derviş Osman,
Karahisarî Derviş Halil 565
Abdülbâki Nâsır Dede’nin Meşîhati Zamanında Onun Eliyle Arakıyye ve Sikke Giyen Muhibbân:
Abdülaziz Efendi,
Tâhir Efendi, ,
Humbaracı İzzet Ağa,
Durak Mehmed Ağa
İzzet Mehmed Efendi,
Mehmed Necib Ağa,
Yağlıkçızâde Seyyid Abdullah
Çatalcalı Mustafa Şükrüllah
Varnalı Hüseyin Ağa,
Sîmkeş Seyyid İsmail Ağa,
Seyyid Mûsâ Efendi,
Sarım Paşazâdelerden Mehmed Ârif Ağa,
Mustafa Ağa,
Seyyid Mehmed Ağa,
Seyyid Ahmed Ağa,
Arpacı Seyyid Mehmed Ağa,
Hüseyin,
Sâlih Ağa,
İshak Ağa,
Balıkesirli Seyyid Sâlih Efendi,
Seyyid Ali Rızâ Efendi,
Ârif Çavuşzâde Ahmed Efendi
Süleyman Efendi, Pirinççi,
Mehmed Feyzullah Efendi,
Osman Efendi,
Sîmkeş Hasan Ağa,
Seyyid Osman,
Seyyid Hasan Hüseyin Efendi,
Bezistânlı Mehmed Ağa,
Hüseyin Ağa, Pirinççi,
Mustafa Efendi,
Efendizâde Mehmed Atâullah566
Hüseyin Receb Efendi,
Abdülkerim Kadri Efendi
Derviş Mehmed Emin
Şerife Nazife
Seyyid Derviş İzzet Hüseyin
Şerife Âyişe
Sıddîka Hanım567
İstanbulî Derviş Edhem
İstanbulî Derviş Mustafa,
Karahisarî Derviş Ahmed,
Zağralı Derviş Seyyid Ömer568
Abdülhamid Efendi,
Kerestecizâde Derviş Mustafa Nûri’nin Birâderzâdesi Sâlih Efendi,
Arpa Eminizâde Ahmed Nazif Efendi,
Orta Câmi İmâmı Seyyid Abdülhamid Efendi,
Ali Efendi, Hüseyin Efendi,
Mehmed Râşid Efendi,
Ahmed Ağa,
Sarrâf Nâzırı Hasan Efendi,
İbrahim Nazif Ağa,
Râtib Ebûbekir Efendi,
Hasan Fehîm Efendi,
Ahmed Efendi,
Mustafa Efendi,
Kudâtdan Süleyman Efendi,
Mehmed Nâfî Efendi,
Mustafapaşalı Seyyid Ahmed Ağa,
Kahveci Abdülfettah Efendi,
Derviş Mustafa,
Mehmed Aziz Efendi,
Edhem Ağa,
Kütâhî Halil Ağa,
Seyyid Hüseyin Efendi,
Ahmed Efendi,
Mehmed Râif Efendi,
Seyyid Mesud Efendi,
Ömer Tâhir Efendi,
Zehrâ Fâtıma Hanım,
Berber Seyyid Mehmed Ağa,
Yağlıkçı Seyyid Mehmed Emin Ağa,
Yağlıkçı Seyyid Ahmed Ağa,
Yağlıkçı Seyyid Mehmed Selim Ağa,
Mehmed Şâkir Efendi,
Seyyid İbrahim Bey Efendi,
Mustafa Settâr Efendi,
Mehmed Ağa,
Mehmed Râşid Efendi,
Seyyid Mehmed Emin Efendi,
Mehmed Celâleddin Efendi
Muhammed Nazif Efendi
Edhem Efendi,
Eyüplü Yusuf Ağa,
Mehmed Efendi,
Bezistânlı Mehmed İzzet Ağa,
Ömer Bey Efendi,
Mehmed Ağa,
Seyyid Mehmed Rûşen Efendi
Selânikli Seyyid Mehmed Atâullah Bey Efendi,
Bezistânlı Mehmed Emin Efendi,
Hacı Mahmud Ağa, Zihnî Mehmed Ağa,
Seyyid Mehmed Besim Efendi,
Süleyman Efendi,
Mehmed Ağa,
Ali Eşref Efendi,
müderris Ali Efendi,
Sabuncuzâde Mehmed Emin Ağa,
Seyyid Mustafa Tâhir Ağa,
Yasakçı İsmail Ağa,
Abdurrahman Ağa, Kilerli,
Mehmed Emin Efendi,
Mustafa Ağa,
Mehmed Efendi,
Ali Ağa,
Neyzen Sâlih Efendi,
Mehmed Aziz Efendi,
Osman Efendi,
Yenişehirli Hacı Abdülbâki Ağa,
Hanyalı Ahmed Efendi,
Seyyid Mustafa Ağa,
Abdullah Ağa, Kahveci,
İbrahim İzzet,
Es‘ad Efendi,
Necmeddin Ali Efendi,
Sâdullah Efendizâde,
Mehmed Said Efendi,
Hüseyin Efendi,
Mehmed İzzet Efendi,
Emine Hanım,
Odabaşı Ahmed Ağa,569
Seyyid Derviş Mehmed Ali,
Şerife Nefise Hanım,
Derviş Mehmed Ali,
Seyyid Derviş Hüseyin İzzet,
Mahmud,570
Osman Selâhaddin Dede,571
Seyyid Ebûbekir Efendi,572
Abdülbâki Nâsır Dede Döneminde Dergâhta Vazifeli Olan Mevlevîler:
Kemânî Seyyid Derviş Ali, duâcı, meydancı, neyzenbaşı,
Konevî Derviş Ali, aşirhân, duâcı, imam, meydancı, semâzenbaşı,
Derviş Mehmed , neyzenbaşı, semâzenbaşı, türbedâr,
Mücellid Derviş Mustafa, neyzenbaşı,
Ilgınlı Derviş Osman, aşçıbaşı, çârûb-keş, kayyım-ı semâhâne, meydancı, türbedâr,
Derviş Osman Bahâeddin, Mûsâ Dedezâde, müezzin, türbedâr,
Halepli Derviş Sâlih, bevvâb, kandilci,
Halebî Derviş Hacı Ebûbekir, türbedâr,
Kerestecizâde Derviş Mustafa Nûri, İstanbulî, aşirhân, müezzin, türbedâr,
Edirneli Derviş Hacı Hasan, çârûb-keş, imam, kayyım-ı semâhâne, müezzin-i sânî, neyzenbaşı, türbedâr,
Filibeli Derviş Hüseyin, kâtip, kayyım-ı semâhâne, türbedâr
İstanbullu Derviş Mustafa, türbedâr,
Karahisarî Derviş Ahmed, bevvâb, sebilci,
Abdülkâdir Efendi, duâcı, semâzenbaşı,
Kazancı Derviş Mehmed Emin, türbedâr,
Derviş Süleyman, matbahçı, meydancı, müezzin-i sânî,
Karahisarlı Derviş Mustafa,
Üsküdarlı Derviş Ali, kandilci,
Karahisarî Derviş Mustafa, Yivsizzâde, müezzin-i sânî,
Derviş Mehmed Sâdık, İstanbulî, semâzenbaşı,
Derviş Seyyid Mehmed Sâdık, aşçıbaşı,
Kırımlı Derviş Osman, bevvâb, meydancı.573
504 Sahîh Ahmed Dede ayrıca, Abdülbâki Nâsır Dede doğduğunda babası Ebûbekir Dede’nin altmış iki yaşında olduğunu kaydetmektedir (bk.Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 185); Esrar Dede, a.g.e., vr. 113a; Fatin Dâvud, a.g.e., s. 389; Hüseyin Ayvansarâyî, a.g.e., II, 230; Ali Enver, a.g.e., s. 236; Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 206; Mehmed Ziyâ, a.g.e., 148; Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 131; Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 415-416; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 24; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 4; Nuri Özcan, “Abdülbâki Nâsır Dede”, DİA, s. 199; Sadun Aksüt, a.g.e., s. 93; Sezai Küçük, a.g.m., s. 171-172; a.mlf., a.g.e., s. 113.
505 Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 185; Abdülbâki Nâsır Dede, annesinin vefâtına dâir Defter-i Dervîşân’da şu kayda yer vermektedir: “Vefât-ı Vâlidem Şerife Saide Hanım, 13 L sene 1227, yevmü’l-ahad. Merhûme vâlidem Şerife Saide Hanım’ın bir sene mikdârı inhirâf-ı mizâcı olup sonra bir sancı ile bir mikdâr ishâl zuhûr edip bir buçuk gün hasta yatıp vefât eyledi. Dergâh-ı şerîfde, türbe-i şerîfede Veled Çelebi’nin ayağı ucuna defn olunmuşdur. Ve dahi Pazar günü öğle vakti vefât edip Pazarertesi günü defn olun-muşdur, rahimehullah.” (bk. Defter-i Dervîşân-I, vr. 91b); Suphi Ezgi, a.g.e., V, 429; Yılmaz Öztu-na, a.g.e., I, 4, 10, 32; Nuri Özcan, a.g.m., s. 199; Sadun Aksüt, a.g.e., s. 93; Sezai Küçük, a.g.m., s. 172; a.mlf., a.g.e., s. 113.
506 Esrar Dede, a.g.e., vr. 113a; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 144; Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 413; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 4; Nuri Özcan, a.g.m., s. 199; Sezai Küçük, a.g.m., s. 172; a.mlf., a.g.e., s. 113-114.
507 Fatin Dâvud , a.g.e., s. 389; Sadettin Nüzhet Er-gun, a.g.e., II, 416; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 24; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 4; Nuri Özcan, a.g.m., s. 199.
508 Defter-i Dervîşân-II, vr. 39a.
509 Esrar Dede, a.g.e., vr. 113a; Abdülbâki Nâsır Dede, Tercüme-i Menâkıbü’l-Ârifîn, Süleymani-ye Ktp., Nâfiz Paşa, nr. 1126, vr. 1b.
510 Defter-i Dervîşân-I, vr. 7b; Mehmed Kemâleddin Dede, a.g.e., s. 11; Nuri Özcan, a.g.m., s. 199; Sezai Küçük, a.g.m., s. 172; a.mlf., a.g.e., s. 114.
511 Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 206-207; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 24; Nuri Özcan, a.g.m., s. 199; Sezai Küçük, a.g.e., s. 114.
512 Fatin Dâvud, a.g.e., s. 389; Mehmed Kemâleddin Dede, a.g.e., s. 11; Hüseyin Vassâf, a.g.e., s. 206-207; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 148; Suphi Ezgi, a.g.e., V, 429; Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 637; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 24; Nuri Özcan, a.g.m., s. 199; Sezai Küçük, a.g.m., s. 172; a.mlf., a.g.e., s. 114.
513 Esrar Dede, a.g.e., vr. 113a; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 150; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 24; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 4; Sezai Küçük, a.g.m., s. 172; a.mlf., a.g.e., s. 114.
514 Esrar Dede, a.g.e., vr. 113a; Defter-i Dervîşân-II, vr. 99b; Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 416; Mustafa Erdoğan, a.g.m., s. 144; Sezai Küçük, a.g.m., s. 172; a.mlf., a.g.e., s. 114.
515 Abdülbâki Nâsır Dede, Defter-i Dervîşân’da, “Vefât-ı Oğlum Seyyid Ebûbekir Şaban Efendi, rahimehullah, fî 21 Za sene 1228, yevmü’l-isneyn. Merhûm oğlum Şaban Efendi, türbe-i şerîfede birâderim merhûm Şeyh Ali Dede Efendi’nin ayağı ucunda, vâlidem merhûme Sa-ide Hanım’ın yanında medfûndur. Ve merhûm oğlum Şaban, on beş yaşında idi ve merhûmun maraz-ı mevti hummâ zann olundu idi. Ve merhûm-ı mezkûr Pazarertesi günü ahşâma karîb vefât edip sabahı Salı günü ba‘de’z-zuhr defn olunmuşdur, rahimehullah” kaydına yer vermiş (bk. Defter-i Dervîşân-II, vr. 36a); ayrıca vefatı üzerine bir de tarih düşürmüştür (bk. Abdülbâki Nâsır Dede, a.g.e., vr. 36b).
516 Abdülbâki Nâsır Dede, Defter-i Dervîşân’da, “Oğlum Seyyid Ebûbekir Efendi’ye arakıyye-i şerîfe giydirdiğimiz, fî 11 R sene 1230…” (bk. Defter-i Dervîşân-I, vr. 28b; “Vefât-ı Oğlum Seyyid Ebûbekir Efendi, sene 1231. Der-şeb-i ıyd-ı adhâ, ıyd günü ki Pençşenbe günüdür. Türbe-i şerîfede birâderi Seyyid Ebûbekîr Şaban Efendi’nin sandûkası yanında olan küçük çocuk merkadi yanına defn olunmuşdur. Yigirmi bir aylık idi, rahimehullah” kaydına yer vermiştir (bk. Defter-i Dervîşân-II, vr. 36b).
517 Abdülbâki Nâsır Dede, Defter-i Dervîşân’da, “Vefât-ı Oğlum Seyyid Mehmed Efendi, sene 1232. Der-şeb-i Cum‘a, tâsi‘ ve işrîn-i Zilkâde, kırk sekiz günlük idi. Türbe-i şerîfede birâderi Seyyid Ebûbekir Efendi’nin türbe-i şerîfe kapısı tarafı yanına defn olunmuşdur, rahimehullah” kaydına yer vermiştir (bk. Defter-i Dervîşân-II, vr. 36b).
518 Defter-i Dervîşân-I, vr. 44b; Defter-i Dervîşân-I, vr. 58b.
519 Abdülbâki Nâsır Dede, Defter-i Dervîşân’da, “Kızım Şerife Âyişe Sıddîka Hanım’a arakıyye-i şerîfe giydirdiğimiz, 20 mâh-ı Ca sene 1227, yevmü’l-ahad, üç aya basmışdır, ya‘nî yetmiş günlük idi.” ((bk. Defter-i Dervîşân-I, vr. 58b); “Kızım Şerife Sıddîka Âyişe Hanım’ın kırâ’at-ı Kur’ân-ı Kerîm’e bed’i, fî 17 Ş sene 1232, yevmü’l-erba‘a” (bk. Defter-i Dervîşân-II, vr. 27b) kayıtlarına yer vermiştir.
520 Abdülbâki Nâsır Dede, Defter-i Dervîşân’da, “Vefât-ı Kızım Şerife Nefise Hanım, fî 11 M sene 1234, yevmü’s-selâse. On beş aylık idi. Bâlâda mezkûr Mehmed Efendi ile tev’em olup türbe-i şerîfede mezkûr Mehmed Efendi’nin merkadi-nin türbe kapısı cânibi yanına defn olunmuş-dur, rahimehullah” kaydına yer vermiştir (bk. Defter-i Dervîşân-II, vr. 36b).
521 Sezai Küçük, a.g.m., s. 172; a.mlf., a.g.e., s. 114.
522 Fatin Dâvud, a.g.e., s. 389; Hüseyin Ayvansarâyî, a.g.e., I, 230; Mehmed Kemâleddin Dede, a.g.e., s. 11; Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 207; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 150-151; Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 131; Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 416; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 24; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 4; S. Ezgi herhâlde sehven, Abdülbâki Nâsır Dede’nin Abdurrahim Künhî Dede’nin vefatından sonra dergâha şeyh olduğu bilgisine yer vermiştir (bk. Suphi Ezgi, a.g.e., V, 429); Nuri Özcan, “Abdülbâki Nâsır Dede”, s. 199; Sezai Küçük, a.g.m., s. 173; a.mlf., a.g.e., s. 115.
523 Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 149; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 24; Nuri Özcan, a.g.m., s. 199; Sezai Küçük, a.g.m., s. 173; a.mlf., a.g.e., s. 115.
524 Receb Hüseyin Hüsnü Dede, babası Abdülbâki Nâsır Dede’nin vefatıyla ilgili olarak Defter-i Dervîşân’da şu kayda yer vermiştir: “Vefât-ı Pederim, velîni‘metim Şeyh Abdülbâki Dede Efendi, nevverallahu te’âlâ merkadehu, âmîn, fî 20 Ca sene 1236, yevmü’l-Cum‘a, Şubat. Cum‘a gi-cesi sâ‘at beşde intikâl-i dâr-ı bekâ buyurmuşlardır. Hak te’âlâ hazretleri rûhâniyyet-i aliyyelerin sâyebân eyleye, âmîn” (bk. Defter-i Dervîşân-II, vr. 66a); Fatin Dâvud, a.g.e., s. 389; Hüseyin Ayvansarâyî, a.g.e., I, 230; Mehmed Kemâleddin Dede, a.g.e., s. 11, 16; Mehmed Süreyyâ, a.g.e., II, 189; Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 207; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 152-153; Zâkir Şükrü Efendi, a.g.e., s. 31; Bursalı Mehmed Tâhir, vefat tarihini 1226/1811 şeklinde (bk. Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 131); İbnülemin ise 1820/1236 Cumâdelûlâsının 20’nci Cum‘a gecesi, şeklinde vermektedir (bk. İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 24); Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 416; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 4; Nuri Öz-can, a.g.m., s. 199; S. Küçük, Abdülbâki Nâsır Dede’nin vefat tarihinin milâdî karşılığını 25 Mart 1821 Pazar, şeklinde vermiştir (bk. Sezai Küçük, a.g.m., s. 175; a.mlf., a.g.e., s. 116).
525 Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 153; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 4; S. Nüzhet Ergun ayrıca, Safâyî-i Mevlevî tarafından kaleme alındığını belirttiği “Sâlike terk-i fenâ etmekliği ta‘lîm için/Şeyh Abdülbâki ukbâ râhına oldu revân” mısralarıy-la biten uzun bir tarih kıt‘asına da yer vermiştir (bk. Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 416).
526 Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 416; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 5; Ömür Ceylan-Ozan Yılmaz, Hazâna Sürgün Bahâr, Keçecizâde İzzet Molla ve Dîvân-ı Bahâr-ı Efkâr, İstanbul 2005, s. 342.
527 Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 131; Nuri Öz-can, a.g.m., s. 199; Sezai Küçük, a.g.m., s. 173; a.mlf., a.g.e., s. 116.
528 Atâullah Ahmed Atâ Bey, Târîh-i Atâ (Enderûn Târihi), İstanbul 1293/1876, III, 193.
529 Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 5; Ekrem Işın, “İstanbul’un Mistik Tarihinde Mevlevîhâneler”, s. 129; a.mlf., “Yenikapı Mevlevîhânesi”, s. 478; Nuri Özcan, a.g.m., s. 199; Sezai Küçük, a.g.m., s. 173; a.mlf., a.g.e., s. 116.
530 Fatin Dâvud, a.g.e., s. 389; Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 131; Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 415-420; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 24; Yılmaz Öztuna, a.g.e., II, 4-5.
531 Esrar Dede, a.g.e., vr. 113a; Fatin Dâvud, a.g.e., s. 389; Mehmed Kemâleddin Dede, a.g.e., s. 11; Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 207; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 149; Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 131; Rauf Yektâ vd., a.g.e., X, 517-530, 535; İb-nülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 24-25; Sadettin Heper, a.g.e., s. 187-194; Yılmaz Öztu-na, a.g.e., I, 5; Nuri Özcan, a.g.m., s. 199; Sadun Aksüt, a.g.e., s. 93.
532 Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 131; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 5; Fatma Âdile Başer, a.g.m., s. 198; a.mlf., “Yenikapı Mevlevîhânesi Şeyhi, Mûsikişinas Abdülbâki Nâsır Dede”, s. 199; Mustafa Erdoğan, a.g.m., s. 142.
533 Mehmed Kemâleddin Dede, Abdülbâki Nâsır Dede’nin icat ettiği makam sayısını sekiz olarak bildirmektedir (bk. Mehmed Kemâleddin Dede, a.g.e., s. 11); Fatin Dâvud, a.g.e., s. 389; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 149; Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 131; Rauf Yektâ vd., a.g.e., XIII, 637-648; Suphi Ezgi, a.g.e., V, 429; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 24-25; Sadun Aksüt, a.g.e., s. 93; Nuri Özcan, a.g.m., s. 199; Hasan Özönder, a.g.m., s.163.
534 Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 193; Ekrem Işın, a.g.m., s. 479; Sezai Küçük, a.g.e., s. 116.
535 Abdülbâki Nâsır Dede, dergâhın geçirdiği bu tamirle ilgili detaylı bilgiyi, dergâhın bütün unsurlarının tamirine başlanılıp bitirildiği tarihleriyle birlikte vermektedir (bk. Defter-i Dervîşân-II, vr. 44b); Hüseyin Ayvansarâyî, a.g.e., I, 230; Sezai Küçük, a.g.m., s. 173; a.mlf., a.g.e., s. 116-117.
536 Tamirat tarihi, Defter-i Dervîşân’da açık bir şekilde 31 Zilkâde 1232 şeklinde verilmekle birlikte (bk. Defter-i Dervîşân-II, vr. 56b), çevirme kılavuzunda bu yılın Zilkâde ayının otuz çektiği görülmektedir. Dolayısıyla tarihin doğru şekli, bir gün sonraki tarih olan 1 Zilhicce 1232 (12 Ekim 1817) olmalıdır (HN). S. Küçük, yarım kalan bazı yerlerin tamir tarihini 30 Zilkâde 1232/1817 şeklinde vermiştir (bk. Sezai Küçük, a.g.e., s. 117).
537 Esrar Dede, a.g.e., vr. 113a.
538 Fatin Dâvud, a.g.e., s. 389; Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 207; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 149; Mustafa Erdoğan, a.g.m., s. 143; Melek Bıyık, Abdülbâki Nâsır Dede Dîvânı, Giriş-Metin-İndeks, Marmara Ü, SBE Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1996, s. XI; Sezai Küçük, a.g.m., s. 173; a.mlf., a.g.e., s. 116.
539 Abdülbâki Nâsır Dede, a.g.e., vr. 72b.
540 Abdülbâki Nâsır Dede, a.g.e., vr. 60b; Esrar Dede, a.g.e., vr. 113a; Ali Enver, a.g.e., s. 236-237; Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 207; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 151.
541 Abdülbâki Nâsır Dede, a.g.e., vr. 60b; Esrar Dede, a.g.e., vr. 113a; Ali Enver, a.g.e., s. 237; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 151-152; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 26.
542 Abdülbâki Nâsır Dede, a.g.e., vr. 56a; Esrar Dede, a.g.e., vr. 113a-113b; Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 207; Ali Enver ve Mehmed Ziyâ, Abdülbâki Nâsır Dede’nin bu gazelini, kendi dönemindeki Mevlevîler için söylediğini belirtmektedirler (bk. Ali Enver, a.g.e., s. 237; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 152).
543 Abdülbâki Nâsır Dede, a.g.e., vr. 50b; Mustafa Erdoğan, a.g.m., s. 143.
544 Esrar Dede, a.g.e., vr. 113a; Fatin Dâvud, a.g.e., s. 389; Mehmed Kemâleddin Dede, a.g.e., s. 11; Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 207; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 150; Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 131; Sadettin Nüzhet Ergun, Mevlânâ, İstanbul 1932, s. 36; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 24; Nuri Özcan, a.g.m., s. 199; Sezai Küçük, a.g.m., s. 175; a.mlf., a.g.e., s. 117.
545 Nuri Özcan, a.g.m., s. 199; Mustafa Erdoğan, a.g.m., s. 142; Sezai Küçük, a.g.m., s. 175; a.mlf., a.g.e., s. 117.
546 Defter-i Dervîşân-I, vr. 23a-94b; Defter-i Dervîşân-II, vr. 1a-65b; Sezai Küçük, a.g.m., s. 175-176; a.mlf., a.g.e., s. 117-118.
547 Abdülbâki Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 254; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 5; Nuri Özcan “Defter-i Dervîşân”, DİA, İstanbul 1994, IX, 120-91; Fatma Âdile Başer, “Yenikapı Mevlevîhânesi Şeyhi, Mûsikişinas Abdülbâki Nâsır Dede”, İstanbul Araştırmaları, sy. 3, İstanbul 1997, s. 201; Sezai Küçük, a.g.m., s. 176; a.mlf., a.g.e., s. 118. Eserle ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Defter-i Dervîşân, a.e., Yenikapı Mevlevîhânesi Günlükleri, haz. Bayram Ali Ka-ya-Sezai Küçük, İstanbul 2010, s. 21-35.
548 Defter-i Dervîşân-I, vr. 16b; Mehmed Kemâleddin Dede, a.g.e., s. 11; Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 131; Sadettin Nüzhet Ergun, Türk Mûsikisi Antolojisi, II, 417; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 24; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 5; Sadun Aksüt, a.g.e., s. 94; Nuri Özcan, “Abdülbâki Nâsır Dede”, s. 199; Mustafa Erdoğan, a.g.m., s. 142; Abdülbâki Nâsır Dede, Tedkîk u Tahkîk, Süleymaniye Ktp., Nâfiz Paşa, nr. 1242/1, vr. 2a; a.e., haz. Yalçın Tura, s. 11; Sezai Küçük, a.g.m., s. 176; a.mlf., a.g.e., s. 118.
549 Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 131; Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 417; İbnülemin Mah-mud Kemâl İnal, a.g.e., s. 24; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 5; Sadun Aksüt, a.g.e., s. 94; Nuri Öz-can, a.g.m., s. 199; Mustafa Erdoğan, a.g.m., s. 142-143; Abdülbâki Nâsır Dede, a.g.e., vr. 2a; a.e., haz. Yalçın Tura, s. 10-11; Sezai Küçük, a.g.m., s. 176; a.mlf., a.g.e., s. 118.
550 Abdülbâki Nâsır Dede, a.g.e., vr. 2b; a.e., haz. Yalçın Tura, s. 12; N. Özcan, zeylin yazılış tarihini 1212/1797-1798 olarak vermektedir (bk. Nuri Özcan, “Tedkîk u Tahkîk”, DİA, İstanbul 2011, XL, 261-262); Sezai Küçük, a.g.m., s. 176; a.mlf., a.g.e., s. 118.
551 Abdülbâki Nâsır Dede, a.g.e., vr. 2b; a.e., haz. Yalçın Tura, s. 12; Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 131; Suphi Ezgi, a.g.e., V, 429; Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 417-419; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 5; Nazif Öztürk, “eş-Şeyh Nâsır Abdülbâki el-Mevlevî ve Tetkîk ü Tahkîk’i”, IX. Vakıf Haftası Kitabı, (2-4 Aralık 1991 Ankara), Ankara 1992, s. 69; Sadun Aksüt, a.g.e., s. 93-94; Nazif Öztürk, a.g.m., s. 70-71; Nuri Özcan, “Abdülbâki Nâsır Dede”, s. 199; Mustafa Erdoğan, a.g.m., s. 142; Nuri Özcan, “Tedkîk u Tahkîk”, s. 262; Sezai Küçük, a.g.m., s. 176-177; a.mlf., a.g.e., s. 118-119.
552 Bk. Fatma Âdile Aksu (Başer), Abdülbâki Nâsır Dede ve Tetkîk u Tahkîk, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Ü, SBE, İstanbul 1988; a.mlf., Türk Mûsikisi Sistemci Okul Geleneğinde Abdülbâki Nâsır Dede: 1765-1821, Doktora Tezi, Marmara Ü, SBE, İstanbul 1995; Nâsır Abdülbâki Dede, İnceleme ve Gerçeği Araştırma (Tedkîk u Tahkîk), Açıklama ve Notlarla Günümüz Türkçesi’ne Çeviren Yalçın Tura, İstanbul 2006; Nuri Özcan, a.g.m., s. 262.
553 Mehmed Kemâleddin Dede, a.g.e., s. 11; Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 131; Abdülbâki Nâsır Dede’nin icat ettiği nota ile ilgili açıklamalar için bk. Suphi Ezgi, a.g.e., V, 528-530; Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 419-420; Yılmaz Öztu-na, a.g.e., I, 5; Nazif Öztürk, a.g.m., s. 69; Nuri Özcan, “Abdülbâki Nâsır Dede”, s. 199; Sa-dun Aksüt, a.g.e., s. 93, 95; Fatma Âdile Başer, “Tahrîr u Tahrîriye Işığında Mevlevî Âyini Formu”, Uluslararası Düşünce ve Sanatta Mevlânâ Sempozyumu, Bildiriler, Konya 2006, s. 702, 704-705; Abdülbâki Nâsır Dede, a.g.e., a.e., haz. Yalçın Tura, s. 13; Mustafa Erdoğan, a.g.m., s. 142. Eserle ilgili ayrıntılı bilgi için ayrıca bk. Recep Uslu-Nilgün Doğrusöz Açıkdiş, Abdülbâki Nâsır Dede’nin Müzik Yazısı “Tahrîriye”, İstanbul 2009; Nuri Özcan, “Tahrîriyye”, DİA, İstanbul 2010, XXXIX, 430-431; Sezai Küçük, a.g.m., s. 176; a.mlf., a.g.e., s. 118.
554 Örneğin Mehmed Kemâleddin Dede, “…bir cild Edvâr Risâlesi var” derken (bk. Mehmed Kemâleddin Dede, a.g.e., s. 11), Hüseyin Vassâf, “Mûsikiden Edvâr Risâlesi vardır” demekte (bk. Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 207), Mehmed Ziyâ ve ondan naklen bazı son dönem kaynakları, mûsikiye dâir olan bir cilt Edvâr Risâlesi isminde bir eserinin daha olduğunu ve 11206 yılında yanan Yenikapı Mevlevîhânesi’nin Kütüphanesi’nde bulunduğunu bildirmektedirler (bk. Meh-med Ziyâ, a.g.e., s. 150; Sezai Küçük, a.g.m., s. 177; a.mlf., a.g.e., s. 119.). Yine bu çerçevede Suphi Ezgi, “Şevkutarab” makamı hakkında bilgi verirken, “Abdülbâki Dede, Edvâr’ında bu makamın Sultan III. Selim tarafından ihtirâ edilmiş olduğunu söylemiştir…” kaydına yer vermiş (Suphi Ezgi, a.g.e., IV, 254), eserinin bir başka yerinde ve Abdülbâki Nâsır Dede hakkında bilgi verirken bu kez, “(Tetkik ve Tahkik) namıyla sırf amelî nâkıs ve kifâyetsiz mâlumâtla yazılmış bir yanlışları hâvi Edvâr ile (Tahrîriyye) isimli nota kitabını Üçüncü Selim’in tavsiyesi mûcibince yazmıştır….Her iki eseri de Sadettin Arel kütüphanesinde vardır.” (Suphi Ezgi, a.g.e., V, 429) açıklamasında bulunmuştur. Suphi Ezgi’nin kullandığı üslûbun veya tespitlerinin ne denli doğru olup olmadığını bir yana bırakarak açıklamasına bakacak olursak, yukarıda parantez içinde vermek ve de yaptığı açıklamayla teyid etmek sûretiyle esâsen biri Tedkîk u Tahkîk, bir diğeri de Tahrîriyye olmak üzere iki ayrı eserin söz konusu edildiğini, birinci eserin bir edvâr olduğunu söyleyerek de aslında Tedkîk u Tahkîk’in aynı zamanda Edvâr olarak da anıldığının teyid edilmiş olduğunu düşünebiliriz. Nuri Özcan ise “Şevkutarab” maddesinde, “…Suphi Ezgi, Abdülbâki Nâsır Dede’nin Edvâr’ında (Tedkîk u Tahkîk) Şevkutarab makamının III. Selim tarafından terkip edildiği ifadesinin bulunduğunu söylemesine rağmen Tedkîk u Tahkîk’de böyle bir kayda rastlanmamaktadır.” açıklamasında bulunmaktadır. Özcan’ın, Tedkîk u Tahkîk’i parantez içinde vermesinden, esâsen iki ayrı ad altında kayıtlı tek bir eserin bulunduğunu belirtmek istediğini ileri sürmek de mümkündür (bk. Nuri Özcan, “Şevkutarab”, DİA, İstanbul 2010, XXXIX, 33). Bununla birlikte Nuri Özcan, “Tedkîk u Tahkîk” maddesinde böyle bir uygulamaya gitmediği gibi (bk. Nuri Özcan, “Tedkîk u Tahkîk”, DİA, İstanbul 2011, XL, 261-262), eserin bir diğer adının Edvâr olduğuna dâir herhangi bir kayda da yer vermemiştir (HN).
555 Defter-i Dervîşân-I, vr. 25b.
556 Defter-i Dervîşân-II, vr. 16b-17b.
557 Defter-i Dervîşân-I, vr. 28b-29a.
558 Defter-i Dervîşân-I, vr. 31b.
559 Defter-i Dervîşân-II, vr. 5b-6a. 560Defter-i Dervîşân-I, vr. 30b.
561 Defter-i Dervîşân-I, vr. 34b.
562 Defter-i Dervîşân-II, vr. 9b.
563 Defter-i Dervîşân-I, vr. 36b.
564 Defter-i Dervîşân-II, vr. 13b.
565 Defter-i Dervîşân-I, vr. 40b.
566 Defter-i Dervîşân-I, vr. 50b-51a.
567 Defter-i Dervîşân-I, vr. 58b.
568 Defter-i Dervîşân-II, vr. 12b.
569 Defter-i Dervîşân-II, vr. 20b-23b.
570 Defter-i Dervîşân-II, vr. 27b.
571 Defter-i Dervîşân-II, vr. 28a.
572 Defter-i Dervîşân-II, vr. 28b.
573 Defter-i Dervîşân-I, vr. 64b-65a; Defter-i Dervîşân-II, vr. 29b vd.