Kendini aşkın yolunda dosta kurban eylemek

A+
A-

Kendini aşkın yolunda dosta kurban eylemek

XIX. yüzyılda Erzurumlu Emrah ve Seyrânî’den sonra âşık edebiyatının en tanınmış temsilcisi kabul edilen Geredeli Aşık Dertli’nin (ö. 1846) Hz. Hüseyin için yazdığı dokunaklı bir şiiri var. Diyar diyar dolaşan ve bir müddet İstanbul kahvehanelerinde de saz çalan Dertli’nin aşağıda açıklamaya çalışacağımız şiir için bir de hikaye anlatılır.

Yine böyle bir muharrem ayıdır. Ehl-i beyt muhibbi Dertli Hz. Hüseyin için yanıp yakılmaktadır. Çevresindekiler onun Hz. Hüseyin’i gerçekten sevip sevmediğini öğrenmek isterler. Eline bir ustura tutuşturup “Madem Hüseyin’i bu kadar çok seviyorsun. Al şu usturayı Hz. Hüseyin aşkına boğazına çal!” derler.

Dertli usturayı eline alır almaz bir saniye düşünmeden boğazına götürür. Onun ciddi olduğunu görünce eline usturayı verenler bu sefer elinden usturayı almak için hamle yaparlar. Dertli’nin boğazını kesmesine mâni olurlar ancak az da olsa kesmesine, kanının akmasına mâni olamazlar. Ardından da irticalen şiirini okumaya başlar.

Aynı zamanda Divan edebiyatı nazım biçimlerinde de şiirler yazabilen Dertli’nin mütekerrir müseddes şiiri âşık şiiri nazım biçimlerinden divandır ve beş bentten oluşur. Bu nazım biçiminin özelliği duygu ve düşünceleri uzun uzun anlatmaya izin vermesidir. Dertli de Hz. Hüseyin’e olan sevgisini uzun uzun anlatır.

Dertli’nin şiiri ve açıklaması şöyle:

Kays-veş sahralara düştüm çok efgan eyledim
Leyli veş beytü-l-hazende hûn-i giryan eyledim
Dâmen-i sabrım tutup çak-i giriban eyledim
Soyunup abdal misali cismim uryân eyledim
Kendimi aşkın yolunda dosta kurban eyledim
Gerdenim mecrûh edüp kestim kızıl kan eyledim

Meşhur aşk hikayesinin kahramanlarının isimlerinin zikredilerek başlanan şiirde şair durumunu izah ederek şiirine başlamaktadır. Mecnun’un âşık olup çöllere düşmeden önceki adı Kays’tır. Kendisini Kays’a benzeten şair onun gibi aşkından çöllere düşüp ağlayıp inlediğini söylerken kendisinin aynı zamanda mecnun olduğunu da ifade etmiş olmaktadır.

İkinci mısrada bu sefer diğer kahramanın adını, Leyla’yı zikreder. Mecnun çöllerde gezerken Leyla da evinde ağlamış onu ağlamaktan gözleri kör olan Hz. Yakup’un evine çevirmiştir. Şairimiz de Leyla ve Hz. Yakup gibi gözlerinden kan gelecek kadar ağlamıştır. Böylece hem erkek hem kadın kahramanı zikretmiş, aşkının beşeri aşk olmadığını dolaylı yoldan bize söylemiş olmaktadır.

Sabır eteğini tutup yakasını paçasını yırtması ise bize üzüntüsünün derecesini göstermektedir. Özellikle bir yakınını kaybedenler yakasını yırtar, kendine zarar verircesine ağlarlardı. Dertli Hz. Hüseyin için çok üzüldüğünü bu şekilde ifade eder.

Abdal burada özellikle yolu aşk olan tarikatlerin dervişleri için söylenir. Bunların özelliği üstlerinde başlarında doğru dürüst elbise olmaması, diyar diyar gezmeleri ve ne buldularsa onu yiyerek hayatlarını idame ettirmeleridir. Bu onların adanmışlıklarını ve dünya malında gözü olmadıklarını gösterir. Şair kendini Hz. Hüseyin yoluna adadığını söylemiş olmaktadır.

Her bentte tekrar eden beyitte ise şu ana kadar söylediklerini özetlercesine aşkın yolunda kurban eylediğini ve boğazını kesip kendisini yaraladığını ve her tarafını kanlara boyadığını söylerken yukarıda naklettiğimiz olayı hatırlatmaktadır.

Ta ezel bu canıma sûz-i Hüseyn’den düştü nâr
Ateş-i hicranına sabretmeğe takat mi var
İl ne derse koy desün sevdim Hüseyn’i kâr zarar
Gitti elden damen-i esb-i in’an-ı ihtiyar
Kendimi aşkın yolunda dosta kurban eyledim
Gerdenim mecrûh edüp kestim kızıl kan eyledim

Şair boğazını kesecek kadar sevdiği Hz. Hüseyin’e olan sevgisinin ezel bezminden beri olduğunu söyleyerek bende başlar. Hz. Hüseyin’in aşkının ateşi Dertli’nin canına ezel bezminde düşmüştür ve o vakitten beri onun sevgisiyle yaşamaktadır.

İkinci mısrada Hz. Hüseyin’in sevgisinin ve onun başına gelenlere dayanmanın zorluğuna değinir. Şairimizin ayrılık ateşine dayanacak gücü kalmamıştır. Başkaları onun hakkında ne düşünürse düşünsün o Hz. Hüseyin’i sevmeye devam edecektir. Kar zarar hesabı yapmadan, yani karşılık beklemeden, insanların onu bundan dolayı kınamasından veya sevmesini düşünmeden sevmektedir. Onun Hz. Hüseyin’i sevmekten başka elinden gelen bir şey yoktur. Çünkü tercih atının dizginleri elinden kayıp gitmiştir. Yani tercih etme hakkı ve mecali yoktur. Onun sevmekten başka seçeneği yoktur.

Tir-i aşkın merhem ettim derd-i bî-dermânıma
Etmedi dağlar tahammül, kıldığını efgânıma
Bir nişân ettim efendim şâh-şehid sultânıma
Ruz-i mahşerde gelüp baksın benim gerdânıma
Kendimi aşkın yolunda dosta kurban eyledim
Gerdenim mecrûh edüp kestim kızıl kan eyledim

Onun çaresiz dertlerinin dermanı aşk okudur. Âşık olmak onun tüm dertlerinin çaresidir. O aşkıyla öyle inler öyle ağlar ki dünyanın en sağlam ve dayanıklı yeri olan dağlar bile onun acısına dayanamaz. Şehitlerin sultanı olan Hz. Hüseyin’e bağlılığını ve ona olan aşkının bir göstergesi olarak kendinde bir iz, bir nişan bırakmak istediğini bu yüzden boğazına ustura çaldığını söyledikten sonra bunu neden yaptığını açıklar. Mahşer günü Hz. Hüseyin’e olan sevgisinin delili olan bu izi ona göstermek, onun hakiki bendelerinden ve âşıklarından olduğunu göstermektir.

Ben beni, adem sanırdım hayvan-ı natık menem
Hayre dair bir amel yok facir-i fâsık menem.
Her ne denlû cevrederse mihnete lâyık menem,
Lakin ikrarında sabit, ahdine sadık menem.
Kendimi aşkın yolunda dosta kurban eyledim
Gerdenim mecrûh edüp kestim kızıl kan eyledim

Ben Hz. Hüseyin’i sevmeden önce, aşk nedir bilmezken kendimi insan zannederdim. Oysa konuşan bir hayvan imişim de haberim yokmuş. Hayırlı bir iş gelmezmiş elimden, yapıp ettiğim her şey boş imiş, ben de gırtlağına kadar günaha batmış fasık ve facir bir adamdım. O yüzden başıma gelecek her türlü belayı hak ediyorum ve sesimi çıkarmam, isyan etmem, sessizce kabul eder, dayanırım. Ancak bir kere söz verdim, yoluna girdim, âşık oldum. Artın bundan sonra asla sözümden dönmem, verdiğim ikrara sadık kalırım. Bir daha eskisi günah işlemem, cahillik zamanlarıma geri dönmem. Çünkü verdiği söze sadık olan benim. O yüzden kendimi bu yola kurban eyledim. Gözümü hiçbir şey korkutamaz ve hiçbir korku beni bu yoldan döndüremez.

Rahm kıl ya rabbena Dertli-i pür isyanına
Rahmeten li’l-âlemin ismi düşüptür şanına
Enbiya vü evliya muhtaç senin ihsanına
Baş açık yalın ayak durduk nice divânına
Kendimi aşkın yolunda dosta kurban eyledim
Gerdenim mecrûh edüp kestim kızıl kan eyledim

Son bentte Dertli Allah’a yalvarmaktadır:

Ey Allah’ım, şu isyankâr ve günahkâr kulun Dertli’ye merhamet eyle, onu affet. Âlemlere rahmet etmek, cümle mahlukata acımak senin şanındır. Şu Dertli kulunu da merhamet ettiğin mahluklardan ayırma. Peygamberler ve evliya bile senin ihsanına, lütfuna, keremine muhtaç iken bu Dertli ne yapsın? O senin merhametine ve keremine herkesten daha çok muhtaç. O dünya sevgisinden ve arzusundan vaz geçip senin huzuruna geldi. Onu affet, kereminle huzuruna kabul et.

Aşık Dertli’nin duasına amin dedikten sonra devam edelim.

Hâbîb-i Edîb-i Kibriyâ (s.a.v) hazretlerinin kurratü’l-aynı, ser-firâz-ı cemî’ turuk-ı aliyye İmam Aliyye’l-Murtazâ’nın sırr-ı hakîkatî, ser-bülend-i âşıkân, mahz-ı tevhîdü ve’l-irfân şâh-ı şehîdân Hz. Hüseyin hazretleri ve yârânının, râh-ı Hâktan ve tevhîd-i mutlâktân infirâk eyleyen gürûh-ı zâlimân eliyle şehîd edildiği vak’â-yı dil-sûz-ı Kerbelâ’nın hicrî 1386. sene-i devriyesi idrâk ettiğimizi şu günleri Hz. Hüseyin’i hatırlamak, hepimizde mevcut olan Hüseyinliği ortaya çıkartıp Yezitlik hâllerini ve düşüncelerini kahr u perişan etmek için fırsat olarak görmeyi, Hüseyinliği asıl hâl haline getirip yezitliği yani münafıklığı hayatımızdan çıkarmayı, Kerbela hadisesinden kendi nefsimiz için dersler çıkarabilmeyi Cenab-ı Mevla ihsan buyursun. Âmin.

Âşikân’ı Mustafâ’yız, biz Hüseynîlerdeniz, sözünü dilden gönüle indirebilenlerden olma niyazıyla Yezid’e ve onun yolundan gidenlere binlerce yuf.

İsmail Güleç

 

https://www.fikriyat.com/yazarlar/ismail-gulec/2024/07/13/kendini-askin-yolunda-dosta-kurban-eylemek