MAKAM ÇELEBİLERİ – 7) II. Emir Âlim Çelebi

A+
A-

Betül SAYLAN*

MEVLEVÎLİK’TE ÇELEBİLİK MAKĀMI VE MAKAM ÇELEBİLERİ

7) II. Emir Âlim Çelebi (d. 715 h./1315 m. – ö. 798 h./1395 m.)*

Sultan  Veled’in  oğlu  Şemseddin  Âbid  Çelebi’nin  oğlu  olan  Emir  Âlim  Çelebi,  715 h./1315 m. târihinde dünyâya gelmiştir.304

Babası Şemseddin Emir Âbid Çelebi’nin (ö. 739 h./1338 m.) taht-ı terbiyesinde yetişmiş ve sikkesi tekbirlenerek, hilâfet almıştır.305 Babasının vefâtının ardından, büyük amcası Ulu Ârif Çelebi’nin oğullarının da makāmda bulunmasının ardından Emir Âlim Çelebi, kuzeni Ulu Ârif Çelebi’nin küçük oğlu Emir Âdil Çelebi’nin (ö. 770 h./1368 m.) vefâtının ardından çelebilik makāmında bulunmuştur. Tahsîli zamânında, edindiği bilgi ve Mevlevîlik içerisinde katettiği mesâfeyi gören Emir Âdil Çelebi, Emîr Âlim Çelebi’yi takdîr etmiş ve Emîr Âlim Çelebi de tevâzu ve edebinden ferâgat etmeyerek karşılık vermiştir. Emîr Âdil Çelebi; henüz vefâtından önce “Âdil’in Âlim’i gidiyor” buyurarak, Emîr Âlim Çelebi’yi çelebilik makāmı için namzed göstermiş306 ve böylece çelebiler beyninde olabilecek bir ihtilâfı önlemiştir.

II.Emir Âlim Çelebi’nin (ö. 798 h./1395 m.) zamân-ı meşîhatinde yeni doğan bebeklerin, Çelebi’nin huzûruna getirilerek, tesmiye edilmelerinin arzu edildiği rivâyet edilir. Çelebi Efendi’nin huzûruna getirilen bebeklerin geleceklerinin Çelebi’nin seçtiği isimlere göre şekillendiği de rivâyet edilmektedir. Ayrıca, Çelebi Efendi’nin seçtiği isimlerin, “Cemâleddin”, “Âdil”, “Ârif” gibi mevleviyân arasında çok kullanılan isimler değil de, çok duyulmamış isimler olmasına şaşıran ve kusur bulmaya çalışanların dedikoduları da Çelebi Efendi’nin kulağına geldiğinde onlara; isim koymanın öneminden bahisle, çocuğa isim verirken hayır duâda da bulunulduğundan ve çocuk hakkında hayır temennî edildiğinden bahsederek, kısaca; “Her kim büyüklerinin isim mîrâsının vârisi olmazsa; onun katındaki bilginin en zayıfıyla isimlendirilir ” 307 buyurmuştur.

Emîr Âlim Çelebi’nin postnişînliği zamânında, hayırlı evlât ve âile sâhibi olmak için niyâzda bulunan, duâ ricâ edenlerden hayırlı evlâtla rızıklandırılacak olanlara; “Himmet ederim, ancak bir şartla ki ismi “filân” verin” buyurarak, doğacak bebeğin ismini belirlediği ve bebeğin de Çelebi Efendi’nin belirlediği ismin cinsi üzere doğduğu; hayırlı evlâtla merzûk olamayacaklara; “Allâh, hayır versin” diye hayır-duâda bulunduğu ve hiç evlât sâhibi olamayacakların karşısında da sükûtunu muhâfaza ederek cevap verdiği rivâyet edilmektedir. Ayrıca, Emîr Âlim Çelebi’ye hayır-duâda bulunması için getirilen çocuklara Çelebi ne şekilde hitap ederse, (“Emir”, “Kadı”, “Hacı”, “Dervîş”, “Molla”…vs.) çocuğun ilerleyen zamanlarda bu hitap üzere hayâtının şekillendiği ve bunda hiç ihtilâf bulunmadığı da rivâyet edilmektedir.308

Emir Âlim Çelebi ile ilgili olarak şöyle bir vâk’a nakledilir: Kayseri emirlerinden Seyfî Bey isminde bir zât, Emir Âlim Çelebi zamânında Karamanoğulları’nın saldırısına uğramış. Ve bu saldırıdan canını kurtarmışsa da, kendisinde bir kalp rahatsızlığı bâkî kalmış. Bu illete mübtelâ iken bir gece rüyâsında Emir Âlim Çelebi’yi görmüş ve Çelebi kendisine bir elma uzatarak; “Bunu ye, halecân illetinden kurtulursun” demiş. Bu rüyânın sabahında, Seyfî Bey Emir Âlim Çelebi’nin huzûruna çıktığında, Çelebi cebinden bir elma çıkararak; “Vâkı’anız ayn-ı vâkı’adır, yiyiniz” demiş. Seyfî Bey, elmanın dörtte birini yedikten sonra, sıkıntılarından kurtulmuş.309

Emîr Âlim Çelebi döneminde, Karamanoğulları ile de yakın münâsebet içinde bulunulmuş; Karamanoğlu Alâeddin Bey, Lârende/Karaman’daki Mevlânâ’nın annesi Mü’mine Hâtun ve kardeşi Muhammed Alâeddin’in kabirleri üzerine 771 h./1370 m. târihinde bir türbe, bitişiğine bir zâviye (Mâder-i Mevlânâ Zâviyesi/Karaman Mevlevîhânesi), ve mescid yaptırmış ve zengin vakıflar bağışlamıştır.310

Bahrulkemâl Çelebi, 33 yaşındayken, 748 h./1347 m. târihinde amcası Ulu Ârif Çelebi’nin Emir Âlim Ekber Çelebi’den torunu olan İsmet Hâtun (ö. 800 h./1397 m.) ile İsmet Hâtun 14 yaşındayken evlenmiştir. Bu evlilikten, 756 h./1355 m. târihinde Şerefhân Hâtun (ö. 810 h./1407 m.); 311781 h./1379 m. târihinde de Pîr Âdil Çelebi (ö. 865 h./1460 m.) dünyâya gelmiştir.312

Emîr Âlim Çelebi, 27 sene postnişînlik vazîfesini yerine getirdikten sonra, 798 h./1395 m. senesinde vefat etmiş; Mevlânâ Türbesi’ne defnedilmiştir.313 Kabri, Mevlevî geleneğinde, akıl hastalıklarından şifâ bulmak için tedâvi merkezi gibi kabul görmektedir. Akıl hastalarının Çelebi’nin kabri karşısında ihlâsla ettikleri duâların kabul olunup, hastaların bu dertlerinden kurtulacaklarına inanılır.314

Vefâtından önce, kendisine verilen “Bahrulkemâl” lakabı için “Gerçi bu lakap güzelse de zevâl haberi geldi” buyurarak, vefatlarının yaklaştığını haber vermiştir. Ayrıca, vefâtından önceki    son    mukābelede,    “Bu   vedâ   semâ’ıdır”    buyurarak,    mevcûd    elbiselerini    mutribân    ve kavvâlana hediye ettiği rivâyet edilmektedir.315 Kendisinden sonra, amcasının oğlu Emîr Âdil Çelebi’nin (ö. 770 h./1368 m.) oğlu olan II. Muhammed Ârif Çelebi’yi (ö. 824 h./1424 m.) postnişîn tâyin etmiştir.316

II. Muhammed Ârif Çelebi (ö. 824 h./1424 m.), Emîr Âlim Çelebi’nin vefâtının ardından, şu mersiyeyi söylemiştir:

Hazret-i Âlim olup âmil-i emr-i Alîm
Berk-i lâmi’ gibi cân attı der-i Allâm’a
Âlim-i ilm ü amelde ilm-i elma’ idi
Pîşvâ oldu yine kāfile-i allâma317

Oğlu Pîr Âdil Çelebi’den olan torunu da dedesinin vefâtıyla ilgili şu kıt’ayı inşâd etmiştir:

Gerçi ma’lûm oldu ba’de’l-fevt emmâ çâre ne
Vakt-i sûr-ı sohbetinde bilmedik kadrin dirîğ
Mevt-i Âlim’le meğer yek-sân bir mâtem imiş
Menzil-i bedr-i vücûd-ı âlem olmak zîr-i mîğ318


* MEVLÂNÂ ÂİLESİ VE MEVLEVÎLİK’TE ÇELEBİLİK MAKÂMI – SEFÎNE-İ NEFÎSE-İ MEVLEVİYÂN ÖRNEĞİ – Doktora Tezi

304 Sahîh Ahmed Dede, a.g.e.,s. 212; Târîhçe-i Aktâb, Emir Âlim Çelebi’nin doğum târihini şöyle kaydeder:

Yedi yüz beşde geldi güne Âlim
O Ekber Âlim’e ferzend-i sâlim
(Târîhçe-i Aktâb, 6)

305 Mustafa Sâkıb Dede, Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân, c. I, s. 123; Esrar Dede, Tezkire-i Şuarâ-yı Mevleviyye, s. 329

306 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e.,c. I, 123-124

307 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e.,c. I, s. 124

308 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e.,c. I, s. 125-126

309 Ali Enver, Semâ’hâne-i Edeb, İstanbul, 1309, s. 149; Esrâr Dede, a.g.e., s. 330

310 Önder, a.g.e.,s. 181-182

311 Şerefhân Hâtun da 14 yaşındayken, 770 h./1368 m. târihinde Ulu Ârif Çelebi’nin küçük oğlu Emir Âdil Çelebi’nin oğlu, II. Muhammed Ârif Çelebi (ö. 824 h./1424 m.) ile evlenmiştir. (Sahîh Ahmed Dede, a.g.e.,s.
224)

312 Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 220, 221, 226

313 Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 231; Târîhçe-i Aktâb’da vefat târihi için;

Yedi yüz doksanı geçdi sekiz yıl
Bu da kûy-ı visâle oldu vâsıl
(Târîhçe-i Aktâb, s. 6)

314 Esrâr Dede, a.g.e.,s. 332

315 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 128

316 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 128

317 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 129; Ali Enver, a.g.e., s. 150

318 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 129

 

ETİKETLER:
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.