MAKAM ÇELEBİLERİ – 3) Şemseddin Âbid Çelebi

A+
A-

Betül SAYLAN*

MEVLEVÎLİK’TE ÇELEBİLİK MAKĀMI VE MAKAM ÇELEBİLERİ

3) Şemseddin Âbid Çelebi (d. 682 h./1283 m. ö. 739 h./1338 m.)

Ulu Ârif Çelebi’nin kardeşi olan Şemseddin Âbid Çelebi, Sultan Veled’in ikinci eşi Nusret Hâtun’dan 682 h./1283 m. târihinde dünyâya gelmiştir. 266 Ulu Ârif Çelebi’nin, kardeşleri Şemseddin Âbid Çelebi, Selâhaddin Emir Zâhid Çelebi ve Hüsâmeddin Abdülvâcid Çelebi’ye 717 h./1317 m. târihinde hilâfet ve icâzet verdiği267 ve sağlığında dergâhın işlerini kardeşi Şemseddin Âbid Çelebi’ye emânet ettiği rivâyet edilir. Şemseddin Âbid Çelebi, ağabeyi Ulu Ârif Çelebi’nin 24 Zilhicce 719 m./5 Şubat 1320 m. târihinde vefâtının akabinde, 37 yaşında resmen Konya Mevlânâ Dergâhı’nın postnişîni olmuştur.268

Şemseddin Emir Âbid Çelebi’nin posta oturmasının akabinde, 720 h./1320 m. târihinde, Konya Moğollar tarafından işgâl edilmiş; kurdukları İlhanlı Devleti adına Anadolu’ya Nuyinzâde Timurtaş bin Çoban adında bir vâli tâyin edilmiştir.269 Bu vâli, Karamanoğulları’nı Konya topraklarından çıkararak hükümranlığını îlân etmiştir. Kaynaklara göre, halk tarafından da çok îtibar gören Timurtaş bin Çoban’a yörenin din ve ilim adamları da oldukça îtibar etmişlerdir. Bu dönemde Timurtaş bin Çoban’ın ilgisini, Konya Dergâhı çekmiş; Mevlânâ Âilesi’nin ve dervişânın hazarda ve seferde yanında olmalarını ve kendisine itâat etmelerini istemiştir. Ancak, Şemseddin Emir Âbid Çelebi, dâvetlere seyrek iştirâk etmiş, bu durum da Timurtaş bin Çoban’ı incitmiş ve kızdırmıştır. Araya Şemseddin Emir Âbid Çelebi’yi   kıskananların   jurnalleri   de   eklendiğinde,   Timurtaş   bin   Çoban   bu   durumdan   son derece olumsuz etkilenmiştir.270

Timurtaş bin Çoban, Şemseddin Âbid Çelebi’nin olumsuz tutumu karşısında Şemseddin Emir Âbid Çelebi’yi siyâsî bir görevle    vazîfelendirerek, onu Eretna Bey’e kendisine bağlılığını bildirmesi için göndermiştir. Şemseddin Âbid Çelebi bu görevi kabul etmemek için ısrâr etse de, muvaffak olamamıştır. Ve Mesnevî ’de geçen;

اولياء اطفال حقند ای پسر
غایبی و حاضری بس با خبر

[Ey oğul! Evliyâ, Hakk’ın etfâlidir. Onlar huzurda ve gaybette haberlidir]

غایبی مندیش از نقصانشان
کاو کشد کين از برای جانشان

[Velîleri noksan ve ayıplarından ötürü arkalarından kötüleme. Zirâ, (Allâh) onların canından ötürü senden
intikām alır]271

حارس دارم که ملکش می سزد
داند او بادی که بر من می وزد

[Benim kendisi mülke lâyık bir bekçim vardır. Benim üzerime esen yeli o bilir.]

سرد بود آن باد یا گرم آن عليم
نيست غافل نيست غائب ای سقيم

[O rüzgâr soğuk mudur, sıcak mıdır O bilir. O, gāfil ve gāib değildir.]272 beyitlerini diline diline vird edinerek, kendisine emredilen görevi yerine getirmek üzere yola koyulmuştur. Yolculuğun nihâyetinde ise, Konya’dan çıkmadan söylediği gerçekleşmiş ve Konya’da bulunan Moğol temsilcilerinin hepsinin Anadolu’yu terk ederek Şam’a kaçtıklarını haber almışlardır.273Menâkıbu’l-Ârifîn müellifi Ahmed Eflâkî, kendisinin de bu seyâhat esnâsında Şemseddin Âbid Çelebi’ye refâkat ettiğini beyân etmektedir.274

Eflâkî, Şemseddin Âbid Çelebi ile bulundukları bir seyâhat esnâsında şâhit olduğu bir vak’ayı şöyle nakletmektedir:

Seyâhat   ettikleri   kişiler   arasında   bulunan   Saîd   isimli   bir   derviş   seyâhat   esnâsında Eflâkî’ye; “Eflâkî, hazır ol, senin de helvanı yiyeceğim. Ben Ârif’e bile karşı çıkmış bir kimseyim. Ârif’e mensûp olanlar da kim oluyor da bana karşı geliyor?” diyerek küstahlık etmiş, bunun üzerine Şemseddin Emir Âbid Çelebi; “Şimdi Ârif’e mensûp olanlardan biri de benim. Sana diyorum, senin ömründen üç gün kalmıştır, fazla değil. Senin helvanı Eflâkî pişirecek” buyurarak, derviş Saîd’i küstahlığı sebebiyle uyarmış. Şemseddin Emir Âbid Çelebi ve berâberindekiler Lâdik şehrine ulaştıklarında derviş Saîd hastalanarak üç gün sonunda vefat etmiş. Çelebi bunun üzerine son derece üzülerek; “Bunun techîz ve tekfînini yapmalı, helvasını pişirmeli. Uzun zaman bize hizmet etmiştir, fakat terbiyesizliğinden bizim yumuşaklığımıza güvenerek bir latîfe yapmak istediyse de, Allâh’ın gayreti harekete gelerek, bir kazâ okunun darbesini yedi. İnşallah îmânla gitmiştir” demiş ve “Hiç kimse velîlere yaptığı hizmetinin çokluğuna ve onların sohbetindeki yakınlığına güvenip övünmesin, edeb ve terbiye yolundan çıkmasın. Yoksa başını ve sırrını ele verir. Hakîkatin özü, şerîatin canı olan bu tarîkatte gāfil yaşamanın, Allâh’ın emirlerinden habersiz olmanın, hevâ ve hevesi serbest bırakmanın büyük tehlikesi vardır. Bundan Yaradan’a sığınırız” buyurmuştur.275

Şemseddin Âbid Çelebi, Tebriz’de bulunduğu bir sırada, Moğol karagâhında vezir Hoca Şemseddin Emir Muhammed’le görüşmesi esnâsında, vezîre dervişlerin giderilmesi gereken bâzı ihtiyaçlarından bahsettiğinde vezir Çelebi’yi başından savmış ve böbürlenme göstermiştir. Buna çok canı sıkılan Çelebi, Moğollar’dan yüz çevirerek Anadolu’ya geri dönmüştür. Bu kalp kırıklığının ardından Çelebi memleketine döndüğünde o memleketin ileri gelenlerinin birbirlerine düştükleri ve devletin zeval bulduğu rivâyet edilmektedir.276 Ayrıca bu seyâhat esnâsında yaşanan tatsızlıktan haberdâr olan Moğol hükümdârı Ebû Saîd Bahadır Han, Çelebi’nin gönlünü almak için Emir Sungur Ağa adındaki bir adamıyla Çelebi’ye hediyeler göndermiştir. Bu hediyeler arasında “Nisan Tası” adı verilen, üzeri altın ve gümüş kakmalı, yazı ve resimlerle süslü bronz bir kap da bulunmaktadır ve hâlen Mevlânâ Müzesi’nde sergilenmektedir.277

Şemseddin Emir Âbid Çelebi’nin Ulu Ârif Çelebi gibi kayıtsız ve kalender bir kişiliği bulunduğunu nakleden kaynaklar, dış görünüşe önem vermediğini de belirtirler. Bıyıklarını uzun bırakan Çelebi, Konya Vâlisi olan Tâc-ı Kızıl’ın oğlu Zahîreddin’in kendisini uyararak; “Bu uzun bıyıklarını niçin kesmiyorsun, sen sipâhi şeyhi misin?” demesi üzerine; “Benim bıyıklarım uzundur, fakat senin de hırsından gözüne perde gelmiştir. Bu bıyığı kısaltmak kolaydır, ancak senin gözündeki hastalığın dermânı yoktur” buyurmuştur. Bu olayın ardından üç gün sonra Zahîreddin’in ağzından aldığı bir ok yarasıyla öldüğü rivâyet edilmektedir.278

Şemseddin Âbid Çelebi’nin postnişînliği dönemi, birçok siyâsî olayın yaşandığı bir dönem olması sebebiyle, Çelebi, Dergâh’a hizmet etmekten çok, dergâhı, Mevlevîliği ve dervişleri muhâfaza etmekle uğraşmış; Karamanoğulları’nın yardımlarıyla dergâhda birtakım yenileme çalışması yapmış; fakat Mevlevîliğin intişârına çok fazla katkıda bulunamamıştır.279

Şemseddin Âbid Çelebi 21 yaşındayken, 703 h./1304 m. târihinde Şâh Melik Hâtun280 adında bir kızı; 24 yaşındayken 706 h./1306 m. târihinde Salâhaddin Emîr Zâhid Küçük;281 27 yaşındayken 709 h./1309 m. târihinde Muhammed Çelebi282 ve 33 yaşındayken de 715 h./1315 m. târihinde de Emir Âlim Bahrulkemâl Çelebi283 adında üç oğlu dünyâya gelmiştir.

Şemseddin Âbid Çelebi, 20 sene Dergâh-ı Mevlânâ’ya hizmet ettikten sonra, 5 Muharrem 739 h./24 Haziran 1338 m. târihinde vefat etmiştir.284 Yerine kardeşi Hüsâmeddin Vâcid Çelebi geçmiştir.


* MEVLÂNÂ ÂİLESİ VE MEVLEVÎLİK’TE ÇELEBİLİK MAKÂMI – SEFÎNE-İ NEFÎSE-İ MEVLEVİYÂN ÖRNEĞİ – Doktora Tezi

266 Sahîh Ahmed Dede, a.g.e.,s. 199; Seyyid Fâzıl Mehmed Paşa, Mevleviyye Silsilesi, (haz: Tahir Hafızoğlu), İnsan Yayınları, İstanbul, 2010, s. 109; Târîhçe-i Aktâb’da, Ahmed Remzi (Akyürek) Dede Şemseddin Âbid Çelebi için şu kıt’ayı kaydetmiştir;

Ulu Ârif Efendi’ye birâder
Cenâb-ı Âbid-i pâkize-gevher
Cihâna altıyüz seksen ikide
Kemâl-i aşk ile oldu resîde
(Târîhçe-i Aktâb, s. 5)

Ayrıca, Abdülbâki Gölpınarlı, Sultan Veled’in Dîvân’ındaki bir gazelin Şemseddin Emir Âbid Çelebi için yazıldığını kaydetmektedir. (Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 96)

267 Sahîh Ahmed Dede, a.g.e.,s. 212

268 Sahîh Ahmed Dede,a.g.e., s. 213

269 İlhanlılar’ın Konya’da bulunduklarına dâir bir bilgiye rastlamadık ancak belirtilen târihte Timurtaş bin Çoban Anadolu Beylerbeyi’dir. (İlhanlılar için bkz: Yuvalı, Abdülkadir, “İlhanlılar”, DİA, c. XXII, s. 102-105)

270 Eflâkî, a.g.e.,c. II, s. 369-370

271 Ahmed Avnî Konuk, bu beyitleri şerhederken, evliyânın irâdesini Allâh’ın irâdesine teslim etmesinden ötürü, Allâh’ın evliyânın umûruna mütevellî olduğundan; evliyânın zâhirine göre hükmedip noksanlıklarını onların Allah’dan gāfil olduklarına yoranların, Allâh’ın intikāmını üzerlerine çektiğinden bahsetmektedir. (Konuk, Mesnevî-i Şerîf Şerhi, c. V, s. 37-38)

272 وَلِِلَِّّ مُلْكُ السَّمَوَاتِ وَالَْْرْضِ (Mâide, 5/17) [Göklerin ve yerin mülkü Allâh’ındır] âyetinden yola çıkarak Ahmed Avnî Konuk, Allâh’ın her şeye kefil ve her şeyi bilen olduğunu; وَاللََُّّ عَلَى كُلِّ شَيْ ء شَهِيدٌ (Mücâdele, 58/6) [Ve Allah her şeye şâhiddir] âyetiyle de Allâh’ın her yerde hâzır, her şeye şâhid olduğunu delillendirmektedir. (Konuk, Mesnevî-i Şerîf Şerhi, c. VII, s. 82-83)

273 Burada anlatılmak istenenin, Timurtaş bin Çoban’ın, İlhanlılar’ın nüfuzlu devlet adamlarından olan babası Emîr Çoban’ın 1327’de öldürülmesi üzerine Ebû Saîd Bahâdır Han’dan korkup Memlûk sultanına sığınmak için Mısır’a gitmesi olduğunu düşünmekteyiz. Timurtaş bin Çoban, Şemseddin Emir Âbid Çelebi’yi bu vazîfeyle gönderdikten sonra, olaylar gelişmiş ve Şemseddin Âbid Çelebi bu ziyâretler sırasındayken Timurtaş bin Çoban Konya’yı terk ederek Mısır’a kaçmış ve Şemseddin Âbid Çelebi, Konya’ya döndüğünde kalp kırıklığı netîcesi söylediklerinin aynıyla vukū bulduğuna şâhid olmuştur. (Seyyid Fâzıl Mehmed Paşa, Mevleviyye Silsilesi, s. 109; Göde, Kemal, “Eretnaoğulları”, DİA, c. XI, s. 295)

274 Eflâkî, a.g.e., c. II, s. 370-371

275 Eflâkî, a.g.e., c. II, s. 381-382; Seyyid Fâzıl Mehmed Paşa, a.g.e., s. 110

276 Eflâkî, Menâkıbu’l-Ârifîn, c. II, s. 372

277 Top, a.g.e., s. 236-237; Önder, a.g.e., s. 180

278 Eflâkî, a.g.e.,c. II, s. 380; Seyyid Fâzıl Mehmed Paşa, a.g.e., s. 110

279 Top, a.g.e.,s. 236; Önder,a.g.e.,s. 180

280 Evlenip evlenmediği konusunda bir bilgiye ulaşamadığımız Şâh Melik Hâtun 72 yaşında, 775 h./1373 m. târihinde vefat etmiştir. (Sahîh Ahmed Dede, a.g.e.,s. 208, 225; Eflâkî, a.g.e., c. II, s. 387)

281 Salâhaddin Emîr Zâhid Küçük, 737 h./1336 m. târihinde, 31 yaşındayken vefat etmiştir. Emir Âdil Küçük (ö. 829 h./1425 m.) ve Abdülehad Çelebiler’in babalarıdır. (Sahîh Ahmed Dede, a.g.e.,s. 217-218)

282 Muhammed Çelebi, 56 yaşında, 765 h./1363 m. târihinde vefat etmiştir. (Sahîh Ahmed Dede, a.g.e.,s. 209, 223; Eflâkî, a.g.e., c. II, s. 387)

283 Bahrulkemâl Çelebi, 33 yaşındayken, 748 h./1347 m. târihinde amcası Ulu Ârif Çelebi’nin Emir Âlim Ekber Çelebi’den torunu olan İsmet Hâtun ile, İsmet Hatun 14 yaşındayken evlenmiştir. (Sahîh Ahmed Dede, a.g.e.,s.
212, 220; Eflâkî, a.g.e., c. II, s. 387)

284 Eflâkî, a.g.e.,c. II, s. 383; Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 218; Seyyid Fâzıl Mehmed Paşa, a.g.e., s. 109; Târîhçe-i Aktâb’da Şemseddin Emir Âbid Çelebi’nin vefâtıyla ilgili;

ETİKETLER:
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.