EĞİTİMCİ CEVHERİ İŞLEYENDİR

A+
A-

Eğitimde metot ve vasıtalar çok güçlü ve eğitimciler de, gönülden gönüle kanallar kurarak çalışırlarsa, kimyasal bileşimin meydana gelmesi gibi oluşacak olan değişimin bir benzeri, insanın ruh ve şahsiyetinde, yani zihin, kalp ve nefsinde de meydana gelecektir. İnsanlara kabiliyet ve yeteneklerini belli bir ölçüde veren Yüce Allah’tır… Ayrıca bu kabiliyetlerin gelişme derecelerini tespit eden kaderdir, yani veraset kanunudur. Eğitimci bu kabiliyetleri ve onların derecesini tespit edip, varacakları noktaları bulup ona göre eğitme faaliyetini gerçekleştirir. Meyve ağacı için bahar ne ise, insan için de eğitim odur. Eğitimci insanın cevherini geliştirip ortaya çıkarır. Hazreti Mevlana’dan örnekler verecek olursak;

“Bir kurda rastlasam ay yüzlü Yusuf olur. Bir kuyuya girsem İrem Bağı kesilir. Nekeslikten gönlü demire, taşa çeviren kişi, benim kapımda cömertlikte, bağışta vaktin Hatem’i olur. Toprak bile avucumda altın oluyor, ham gümüşe dönüyor. Artık altın, gümüş fitnecisi nasıl vurabilir yolumu?”

Eğitimci güçlü olabilir, eğitim şartları da müsait olabilir, ama alıcı olan kişi buna elverişli değilse, eğitimden istifade edilemez. Onun için bizim kültürümüzde bir eğitimi almak isteyen ve öğrenmek isteyen, bir de eğitimi gönülden veren eğitimci vardır. Öğrencinin bir adı da talibtir. Yani isteyendir. Taleb edendir. Talibin çoğulu da günümüzde sık sık kullandığımız talabedir. İlmi istemenin, eğitilmek istemenin özünde yatan gönüllülüktür. İlmi veren muallimin, çocuğu terbiye eden mürebbi ve mürebbiyenin, müridi kabul eden mürşid de gönüllülük esasına göre muhatabıyla hemhal olur.  Çünkü bizim kültürümüzde eğitimcilik, maarif sadece kafaya hükmetmekle kalmaz kalbe iner. Çünkü eğitimin esas amacı kalbi fethetmektir. İnsanı ilim ve irfan sahibi yapmak aynı zamanda şuurlu bir toplum oluşumunun mayasıdır.

Elbette öğrenci öğretmenini gönülden sevmelidir. Onun alâkasını çekmelidir. Öğretmenine karşı yumuşak gönüllü olmalıdır. Yumuşak eşyalara kolay şekil verildiği gibi, yumuşak gönüllere de kolay şekil verilir.

“Yürüye yürüye iki yol ağzına çattık: Ya sabretmek, yahut nimetlere şükretmek. Fakat ben senin yüzünün ışığı olmadıkça, bu iki yolu da göremem ki.”

Eğiticiden uzak kalan, ya da eğiticinin yüz çevirdiği insanların kalplerine giden anlayış kanallarından sular akmaz. Tıpkı sabah güneşi doğmadığında zerreleri fark etmememiz gibi. Eğitimci, öğrencilerin kalplerine giden anlayış kanallarını, arklarını açar, su ile yani nurla onları temizler. Bu kanalların suyu, bilgi ve iman nurudur. Eğitimci bir sabah güneşi gibi, öğrencilerine çevrelerinde dolaşan mikropları, zararlı canlıları fark ettirir, onları görmelerini sağlar. Dünya ve ahiretini bir arada düşünmesini sağlar. Maneviyat ve moral değerlerle donatır. Onları çağın marazalı virüs ve mikroplarından korur.

“Sen yüz döndürdün mü, hiçbir arkta su akmaz. Kuşluk güneşi olmadıkça nasıl olur da zerreler belirir”

Allah’ın eğitimi olmadıkça, insanların zihninde değişim olamaz. İlahi terbiyenin koruması olmadıkça, şeytandan uzak kalmak mümkün değildir. Eğitim ıslah edicidir. Psikolojik ve sosyal hastalıkların çaresidir. Eğitimcinin sevgi ve bilgi bulutu coşmadıkça öğrenci gerçek yörüngesine giremez. Peygamber gibi eğitimciler olmasaydı, insanlığın manevi damarları kururdu. Öğretmen rehberdir, örnektir. Rehberliğini sürdürürken örnek olması şarttır. Peygamberimiz bir hadisinde, “çocuklar için öğretmen olarak gönderildim  buyurmuştur.” Hazreti Mevlana da, öğretmeni eğitimin merkezine koymaktadır. Öğretmen sadece bir öğretim ve eğitim aracı değil, nur saçan bir ışık kaynağıdır. Sadece diliyle değil, kalbiyle öğrencisini etkileyen bir kaynaktır. İşte Mevlana, bu önemi ve işlevi görmüş, eğitimcisiz insanın şekil kazanamayacağını öne sürmüş, kalplerin yumuşamasını eğiticiye bağlamıştır. Tabii ki bu eğitici Rabbiyet tecellisi ile Allah’tır. Elbette Allah alemlerin terbiyecisidir. Hepimiz Ona şükrederiz. Yine Mevlana hazretleri, eğitimciyi herkesin derdiyle dertlenen, insanlığın problemlerini çözmek için, gayret sarf eden bir nitelikte görmektedir. Böyle kişileri “güzel” kavramıyla ifade etmiştir.

Kısaca eğitimci; İlahi aşka sahip olmalıdır… gönül sahibi olmalıdır… olgunlaştırıcı olmalıdır… yumuşak kalpli olmalıdır…  aydınlatıcı olmalıdır… meslek sevgisine sahip olmalıdır… rehber olmalıdır… yüceltici olmalıdır… sabırlı olmalıdır… affedici olmalıdır.