EĞİTİMDEN MAKSAT

A+
A-

EĞİTİMDEN MAKSAT

Kamıştan düdük yapmak deyimini bilirsiniz.

İnsanı yetiştirmek, eğitmek, İnsan-ı Kamil haline getirmek de bir bakıma böyledir.

Biz düdük demeyelim de ney gibi güzel ses çıkarır hale getirmeyi kast etmiş olalım. İsteriz ki, insan da konuşunca güzel söylesin, faydalı söylesin, ağzından hayır sadır olsun. Onu üfleyen ağza layık olsun. Nitekim söz kamile helaldir.

Derler ki, her kamıştan ney olmaz. Ney sıcak iklim bölgelerinde ve sulak yerlerde yetişen sarı renkli ve lifleri sıkı olan sarı kamıştan yapılır. O zaman fıtrat yani yaratılış da önemlidir insan için. Mutlak değildir ama önemlidir. Olmaz denilen niceleri ilahi lütfa erişirse fersah fersah yol alır.

Bir kamışın ney olması gurbetle mümkündür. Hicretle mümkün olur. Vatanından cüda kamışlar kemalata yol alır. Öyle ya sazlığından koparılıp gurbete düşen kamışlar ancak; üflenebilir hale gelecektir.

Ya insan?

Ayrılığı göze almadan nasıl kamil olur? Çileyi, vatan hasretini, ana kucağını terk edemeyen insanın ömrü de bir mevsimliktir. İnsan zaten önce cennetten, sonra da bu dünyadaki cenneti olan ana karnından kopup gelmiştir. Her yeni menzil için de eski alıştığı kucağı terk etmek zorunda kalacaktır. Kendini çivileyeceği bir yeri var mıdır insanoğlunun? Nihayeti, nereye sığınırsa sığınsın ölümü tadacaktır .

Kamış, gurbeti ve ayrılığı kabul edip hazmederse, takdir kalemi illa ki bir ustayı yoluna çıkaracaktır onun da. Bir ustanın elinde biraz zahmete katlanınca güzel ses çıkarır hale gelmesi de mukadderdir. Eh usta da bahtına. Biraz da baht işidir yaşamak. Ceht asıl olmakla beraber, bahtı da yardım etmeli bir insanın. Bunun içindir dua ve niyaz.

İnsan da ayrılıklarla baş etmek zorunda değil mi? Her dem bir eskisinden ayrılarak buradaki nihai ayrılığa doğru gidip durmaktadır. Lakin gittiği istikamet, geldiği yer olduğundan biz ona vuslat deriz. Dünyada da öyle değil mi? Bir yerden durmamacasına yürümeye başlasanız başladığınız yere nihayet dönersiniz. Ayrılıklara dayanıklı hale geldi mi insan da usta bulmak mecburiyetindedir. Dünyada ustasız öğrenilen bir zenaat var mıdır ki kemalat kendiliğinden olsun? Burası en zor bölümlerden birisidir işte. Teslimiyet ölülerin mesleğidir. Ölüm gibi korkulan ve kaçılan bir davranış olduğundan kamil sayısı da hep azdır. Ne mutlu mahir bir ustaya erişip te teslim olabilenlere.

Sonra? Güzel söylemek zamanı. Lakin,

Söylemek te bir söyleten ister. Gül bahçesi olacak ki bülbülün maceralarını dinleyelim. Müşteri olsun ki dükkan açık kalsın. Zamanımı beraber geçirdiğim arkadaşımın dudağına eş olsaydım ( sırlarına tahammül edecek bir hemdem bulsaydım) ney gibi ben de söylenecek şeyleri söylerdim. Dildeşinden ayrı düşen, yüz türlü nağmesi olsa bile dilsizdir. Mesnevi.

Dudağına eş başka bir dudak bulduğunda ise bayramdır artık. Şen gönüller ayna olur. Bitmek tükenmek bilmeyen okyanusların derinliklerinden yansıtır da yansıtır.

İnsan kamıştan elbet farklıdır. Güzel söyleyen hale gelince o da güzel söyletmenin yollarını öğrenir . El alır, el verir. Gönlü gönle bağışlar.

Nihayeti nedir peki?

Can verene aşık denir.