BİZİM OĞLANLAR

A+
A-

BİZİM OĞLANLAR

Yedi sekiz yaşlarında üç erkek çocuk, Hz Şems-i Tebrizi türbesinin arkasındaki küçük parkta top oynuyorlardı. Hemen tuvaletin önündeki bölüm, ortası ağaçlıklı, etrafında oturmak için banklar olan.

Arada uğrar o banklarda otururum biraz. Ön tarafa göre türbeye daha yakındır.

Çocuklardan birisi kaleci, diğer ikisi de kendi arasında maç yapıyorlar. Tek kale maç bilirsiniz. Camiinin minaresinin oturduğu beton kaide de kale. Hemen türbenin güney yönündeki seyyar satıcı köpürüyor arada, “sessiz olun kesecem topunuzu”. Topun duvara vururken çıkardığı seslerden ve çocukların bağrışmalarından rahatsız oluyor. Bölümün orta yerinde büyükçe bir ağaç var, etrafı korumaya alınmış ve koruma için yapılmış beton bölmenin üstüne de ağaçtan oturma yerleri konulmuş. Orada da yine aynı yaşlarda pardon birisi 4-5 yaşlarında üç tane kız çocuğu oturmuş kendi aralarında konuşuyorlar. Kız çocukları Arapça konuşuyor. Top oynayan oğlanlar Türkçe.

Böyle sokak aralarında veya camilerin ardında birdenbire ortaya çıkan gizli bahçeleri hep sevmişimdir. Beklemediğiniz anda karşınıza çıkıveren tanıdıklar gibi. Biraz hoş beş etmeden geçmek ayıp olur. Az soluklanır kafanızdakileri biraz unutursunuz. Çay varsa o daha da iyi. Kim bilir bakarsınız sohbet muhabbete dönüşür. Bu arada burayı düzenleyenlere de teşekkür etmeliyim. Güzel bir tefekkür mekanı olmuş.

Kaleci oğlan birden topa vuruyor ve top nereye gidiyor dersiniz?

Orta yerdeki Arapça konuşan üç kızdan en küçüğünün kafasına. Haydiii. Bakalım şimdi ne olacak?

Kızlardan daha büyük olan küçüğü önce teselli ediyor. Sonra da topa vuran oğlanın karşısına dikiliyor. Başka bir dil konuşuyor ama sesinin tonu ve vücut dilinden öfkeli olduğu belli. Oğlan biraz mahcup. Oyun oynuyoruz ne olacak, olabilir bilerek yapmadım ki tavrında,  kızın anlamadığı dilde bir şeyler söylüyor. Bağrışmaya başlıyorlar bu sefer diğer oğlanlar geliyor. Onlar daha da üste çıkıyor. “Gidin siz de başka yerde oturun biz burada top oynuyoruz”. Kız taş gibi kaleci oğlanın karşısında dikiliyor, kardeşine yapılanın intikamını alacak. Topa vuran çocuk kenarından köşesinden az kuyruğu da dik tutarak işi geçiştirmeye çalışıyor. Bilerek olmadı diyor. Bir an önce sorun çözülsün ki oyuna devam edebilsinler. Kızın öfkesi geçmiyor. Ve tam bu anda en beklenmedik belki de en beklenilen şey oluyor. Diğer oğlanlardan birisi yüksek sesle bağırıveriyor.

“Burada oynamak bizim hakkımız, biz Türk’üz. Burası bizim yerimiz siz gidin buradan.”

“Biz Türk’üz, siz Arap’sınız, gidin buradan.”

“Süphanallaah”. Ne diyor bu çocuk?

Seyyar satıcı bunları duymuyor. Müşterisi var. Ben müdahil olmalı mıyım bilemedim.  Karşı bankta birkaç kişi daha var ama başından beri olaya benim kadar vakıflar mı onu da bilmiyorum. Bekledim bakalım ne olacak diye.

Ne olmuştur sizce?

Kavga büyüyerek devam etti mi? Uzlaşma imkanları var mı? Aksilik birbirlerinin dillerini de anlamıyorlar? El kol hareketleri, yüz ifadeleri ve ancak kendi dillerinden havaya savurdukları ve sadece kendilerinin anlayabildiği kelimeler.

Nasıl oldu da iş birdenbire etnik bir meseleye dönüştü? Bu çocuklar böyle davranmayı kimden öğrendi? Nereden duydu? Aslında özür dilenip kapatılabilecek basit bir konu nasıl oldu da devlet, vatan, millet meselesine dönüşebildi?

İnsan faydacıdır, evet bunu biliyoruz. Kendi faydası söz konusu olduğunda her argümanı da kullanmaya meyillidir. O da tamam. Çocuktur oyun oynayacak ne kadar hızlı sorun çözerse oyuna vakit kalacak peki. İyi de bel altı vurmak fıtrattan mı kaynaklanıyor?

Büyükler de böyle davranıyor sanki.

Olay bir hataydı. Çocuk bilerek yapmadı. Küçük kızın canı yandı. Büyük kızın küçüğü koruma içgüdüsüyle yaptığı çıkış biraz fazlacaydı. Bunların hepsini gördüm. Fakat diğer oğlanların söylediği ayrıştırıcı sözcükler ayıp kaçtı. Oturduğum yerden kızdım ve utandım.

Çok şükür. Neticede kötü bir şey olmadı. Oğlanlar biraz mırıldandılar ama sonra tartışmayı uzatmadılar. Toplarını alıp parkın ön tarafına geçtiler.

Dağdan gelen bağdakini mi kovdu?

Hayır. Bizim oğlanlar kızgınlıkla yanlış şeyler öğrenmiş ve söylemiş olsa da sonunda mayalarındaki asalet ortaya çıktı. Bundan önceki ataları gibi davranmayı becerebildiler.

Bizim oğlanlar dedim fark ettiniz.

Milletimi seviyorum.