MEVLÂNÂ’NIN “VÛSLAT GECESİ” – R.C. ULUNAY

A+
A-

MEVLÂNÂ’NIN “VÛSLAT GECESİ”

R.C. ULUNAY

17 Aralık 1273 de bir irfan güneşi ufûl etti, bir ilâhi aşk volkanı söndü, bir gündüz, gece oldu. Şarkın ve garbın, huzurunda huşû’ ile eğildiği Mevlânâ Celâleddin-i Rumi ruhun vatan-ı aslîsine muâvedet buyurdu.

Mevlânâ, bu muazzam hâdiseye “Şeb-i arûs- Vuslat gecesi”der. Çünkü altmış küsûr sene vuslat temennisiyle inleyen Nây-ı Mevlânâ, Mesnevi’sinin dibacesinde:

Çün kamışlıkdan kopardılar beni
Nâlişim zâr eyledi merd ü zenî

Dediği kamışlığa o gece avdet etti.

Bu münasebetle senelerden beri Mevlânâ bendeleri, Mevlânâ aşıkları, Mevlânâ hayranları bir aşk kervanı teşkil ederek O’nun hâkipâyine yüz sürmek üzere Şeb-i arus’dan evvel yola çıkıyorlar. Bu sene de aşk kervanı bugün Konya’ya hareket ediyor.

Mevlânâ, düğününün dâvetiyesini asırlarca evvel:

Yine de gel! Yine de gel! Ne isen öyle gel.
İster kâfir, ister Mecûsi, ister putperest ol. Yine de gel!
Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir.
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan yine de gel.

Diyor. Geliyorlar, koşuyorlar, dünyanın her tarafından din, mezhep, milliyet farkı düşünmeden koşuyorlar. Onun türbesi bir mahşerdir. Kapısının üstündeki:

Bu makam aşıkların Kâbesidir.
Buraya eksik gelen tamam gider.

Hitabının altından geçenler çıktıkları zaman:

Her giren câhil girer dergâhına
Her çıkan dânâ çıkar.
Her giren çirkin girer dergâhına
Her çıkan ra’nâ çıkar.

Sayfa sayfa şerhedilmiş Mesnevîdir her kapı
Hangi âşık çalsa…İstikbale Mevlânâ çıkar.

Diyorlar. Zâten daha uzaktan Allaha şehadet getiren mükevvenatın parmağı gibi semaya yeşil kubbeyi görenler:

Cânân ilinin bülbülünün bâğı göründü
Dost bağçesinin lâlesinin dâğı
Kaygû gecesi geçdi, kamû kalmadı korku
Vuslat gününün, gündüzünün âğı göründü.

Diyerek sonsuz bir zevkin lezzetini yaşıyorlar.