Nasıl Çalışır?.. (4)

A+
A-

Nasıl Çalışır?.. (4)

Allah Sisteminin işleyişine dair mütevazı gözlemlere, yaşanmış olaylara dayalı olarak hazırladığımız seriye devam ediyoruz.

HER ŞEY ZIDDI İLE KÂİM: Evrensel Sİstemin Kur’an ve Hadis kökenli bu prensibini biliyoruz. Her şey zıddı ile kaim, ayakta; işlev görüyor! Kur’an ayetleri çifter çifter yaratılmadan bahsediyor. (Şuara-7-166, Nebe-7, Tekvir-7, Fatır-11, Yasin-36, Sa’d-58, Şura-11, Zuhruf-12, Hud-40, Ra’d-3, Taha-53, Hac-5) Zıt bazı kelimeler peş peşe kullanılıyor. Ölüm geçen yerde hayat, gece olan yerde gündüz zikrediliyor.

Bu çift kutuplu işleyiş neyi fısıldar düşünsek mi?.. Çiftlerin birlikte zikredilmesini de ayrıca düşünelim… Esma-i İlahide manaca zıt isimler görüyoruz. Zahir var Batın var. Hâdî var Mudil var. Vasi’ var Muksit var!.. Niye ki ?.. Her şey zıddı ile kaim prensibine inanmış isek şunları da fark edelim:

-Zahir; Batınla birlikte yaşandığında anlam kazanır !.. Sırf Zahirle yaşamak, yada sırf Batına dalmak bir kanadı eksik kalmaktır. Geçmişte bazı toplumların helaki, felaketi tek pencereden hayata bakmaları, diğer yönlere kendilerini kapamalarından değil mi ?..

-Hidayete erdiren O, Saptıran da O!…Belki de Hidayetin açığa çıkmasına zemin hazırlıyor Sapıklık… Kim bilir ?..

-Genişleten; Rızkı bollaştıran, halini ferahlatan O ise; Daraltan da Ondan başkası değil…

Şimdilerde biraz elin sıkışmış olabilir, niye asabileşip isyan ediyorsun ?.. Belki de bir genişliğin arifesindesin!.. Belki de genişleyesin diye sıkılıyorsun!.. Olamaz mı?..

Çok uzatmayalım; çifter çifter yaratılmayı, zıtların cemini iyice bir tefekkür edelim…

DİKEN EKEN GÜL DEREMEZ: Bahçıvan değişik çiçek türlerinden tohumlar ekmiş. Bahar geldiğinde boy boy dikenler, etrafa pis kokular yayan sevimsiz fideler çıkınca başlamış dövünmeye: “Ben gül istiyordum bunlar da nereden çıktı ?..” Yoldan geçen Bilge Dede haline acımış ve sormuş: Tohumları kim ekti çocuğum?

– Ben ektim.

– Nereye ektin?

– Kendi bahçeme.

– Ekerken iyice baktın mı ne tohumuydu onlar ?..

– Bizim oğlan almıştı pazardan, okumam  yazmam yok ne bileyim bakmadım yazısına… Ama gül niyetine ektim…Hem iyice de bakımını yaptım!..

Bilge Dede yoluna devam ederken son cümlesini söylemiş: “Okuyamamanın sonucunu gördün. Hiç sızlanma, kendin ettin, kendin buldun!.. Başkası yanında hiç olmadı! “

Varlıkta başkası hiç yok. Ne ediyorsak kendimize, yine kendimizle ediyoruz. Kendimizin sebep olmadığı hiçbir şey önümüze çıkmıyor. Her çıkan, önceki çalışmalarımızın, biriktirdiklerimizin eseri. Başkası hiç var olmadı ve de olmayacak! Bunu bile bile yolumuza çıkan dikenlere hala kızacak, ben gül beklemiştim diyecek miyiz ?.. Bahçıvana güldük belki ama günlük hayatta bahçıvan konumuna ne kadar çok düştüğümüzü hiç düşündük mü?..

MUHABBETSİZ MUHAMMEDÎLİK ÖYLE Mİ ?.. Eski hat levhalarında sevdiğim bir ibare var:

Muhabbetten Muhammed Oldu Hasıl/ Muhammedsiz Muhabbetten Ne Hasıl? İslam; Sevgi Dini, Muhabbet Yolu… Tasavvuf Büyükleri bu nedenle AŞK dedikleri hali önemsemişler…  Bazen öyle laflar ediliyor ki şaşıyorum:

– Duygu zararmış, duygudan uzak durmalı imişiz.

– Aşk; bile bile cehenneme atlamakmış!..

– Aşıklar; Hakkı sadece Maşuklarında gören, diğer mahallerde Hakkı seyirden perdeli kişilermiş!

Duygusallık üzerine hayat kurmak, esmanın çift kutuplu dengesine aykırı olduğu için zarar getirir, bu doğru!.. Ama “Duygu kötüdür” tespitine nereden varıldı, doğrusu aklım ermiyor! Duygu kötü, haydi kabul edelim. Duygusu olmayan, duygulanmayan ağlayamaz değil mi?.. Ağlamak; duygusallığa kapı açacağı için zafiyettir, kötüdür(!) Duygu var mı Kur’anda ?.. Yürek var mı? Ağlamak var mı?

– Onlar ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar. Bu da onların HUŞUunu artırır.” (İsra-109)

– Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz! (Necm- 61)

– Müminler ancak o kişilerdir ki, Allah anıldığında yürekleri ürperip titrer ve onlara Allah’ın ayetleri okunduğunda, bu onların imanlarını artırır. Ve onlar yalnız Rablerine güvenip dayanırlar. (Enfal-2)

Kur’anda da duygu varmış (…) Ağlamak, yürek titremesi falan! Niye ki ?..

Aşk ve yanış konusuna gelince… Yanma olmaksızın hayat oluşur mu? Bedenimizde, hücrelerde oksijenle cayır cayır yanma sağlayan mekanizma olmasa yaşayabilir miyiz?.. Yanmaktan korku niye ?.. Yananlar ışık olmuyor mu etrafa ?.. EL HAYY esmaının tecelligâhı; dünyaya Hayat Nurları saçan güneş bir ateş topu değil mi?.. Yanmaksızın aydınlatan bir mekanizma var mı Sistemde?..

İnsanlığın kendilerini minnetle andığı kahramanlar, fikir adamları, düşünürler, bilgeler; sıradan korkulara, bakışlara meydan okuyarak alışılmış değerleri ateşe veren, yeniye cesaretle adananlar değil mi?..Hele bir düşünün!..

Aşıklar tek kişide Hakkı seyretmiş, diğer mahallerde Haktan perdelenmiş öyle mi?.. Maşallah flash bir cümle!.. Kim diyor bunu?.. Aşkı dışarıdan seyreden!.. İç dünyada neler olur bilir mi?.. Aşık Maşukta ne seyreder anlayabilir mi?..

Doğru, Aşık; Bir mahalde görür Hakkı. Ama unutulmasın ki;Birlemeden, Birde görmeden, Birliğe varılmaz!.. Birde gören Aşık; Kesret Alemini Birleştirip Vahdete, Birliğe erer desem ne denir?.. Anlaşılması zor. Neden mi? Mevlana’ya sormuşlar: Aşk Nedir? Cevaplamış: BEN OL DA BİL!..

Haydi bir an için kabul edelim ki Aşık tek mahalle kayıtlı ve Hakkı sadece orada gördü.

Mevlana Şems ile kayıtlı.. Yunus Taptuk’la…(*) Pekala şunlara ne denir?:

-Tek mahal ile kayıtlananların fikriyatı neden tüm dünyayı dolaşıyor ?.. Yunus için kıtalar ötesinde enstitüler kuruldu!.. Hakkı tek mahalle kayıtlayanlara 7 asırdır kesilmeyen ilgi niye?.. Eserini okumak bir yana, sadece Mevlana Türbesini  ziyaret sonucu Batılılardan her yıl kaç kişinin İslam’ı seçtiğini biliyor muyuz?.. Bu kayıtlı(!) insanlara bunca teveccüh niye?..

Yaşamadığınız, sırrı size açılmamış konularda kuru ilim ve salt mantıkla fikir yürütmeyiniz!.. Aşkı merak ediyorsanız şu son cümleyi sakin bir ortamda iyice tefekkür ediniz:

Aşık; Birde Görüp Birr’e Eren, Bir İle Alemleri Birleştiren Kimsedir!.. Hakiki Tekliği Yaşayanlardır Aşıklar!.. Dışarıdakiler İkilik Sansa da!..

————–

(*) BİZİM YUNUS:  http://www.kitsan.com/index.php?c=105&p=2372

 

Mehmet DOĞRAMACI