1.BAB – 9. DERECE: Uzlet

A+
A-

9. DERECE: Uzlet

Allah u Tealal(cc) Dâvud(a.s.)’a şöyle vahyetti: ” Ya Dâvud! Sana ne oluyor ki halktan kopuyorsun ve tecrîd oluyorsun? Dâvud[as] şöyle cevap verdi: “Ey Rabbim halkı senin için terkediyorum.” Allah(cc) şöyle buyurdu: “Ey Dâvud! Uyanık ol. Ve kendine din kardeşi edin. Kim ki bana itaat hususunda sana mutabık olmazsa, onunla asla dost olma. Çünkü o, senin apaçık düşmanındır.” Bu hadis-i şerifte tâlib-i Hak olmayanlardan kaçarak uzlete girmenin caiz olduğunu anlıyoruz.

Ve tarikimizin en önemli şartlarından biri de avamdan olan insanlardan i’tizâl etmektir (uzaklaşmaktır). Bu mânâya muvafık olarak Hz. Mevlânâ “Dünya ve âhiret iyiliği için insanlardan kaçmak daha hayırlıdır” buyurmaktadır. Ebu Bekir el-Verrâk şöyle dedi: “Dünya ve ahirete ait hayrı, uzlette buldum. Hem dünya ve hem ahiretin şerrini ise kesrette (insanların çok oldukları yerlerde) buldum.” İhlas ve sıdk, ancak halktan kaçınıp onlara olan muhabbeti kalbten söküp atmakla mümkündür.

Zünnûn-u Mısrî şöyle buyurdular:

“ihlas ve Sıdk’ın husule gelmesinde uzletten daha güzel birşey görmedim. Bir kimse uzletin ipine sarılırsa, ihlâsı mutlaka yakalayacaktır.”

Çünkü, insanları görmek ve onlarla hemhal olmak, çoğunlukla sâlikin ihlâsını fevt eder. imam Gazâlî hazretleri bu mevzuda şöyle buyurmuştur:

“Muhakkak ki insanlar, ibadetten ve taatten husule gelen ihlası ifsâd ediyorlar. Allah’a âsi olmak istemiyor ve ihlâsını muhafaza etmek istiyorsan uzlete çekil. Ta ki insanların şerrinden de emin olursun.”

Sâlik’e lâzım olan, hücresinde Allah’ı zikrederek kalbini mâsivadan temizlemesidir. Abdurrahman es-Selemî şöyle diyor:

“Kim uzlet yapmak istiyorsa, girmiş olduğu uzlette samimi bir kalp bile bütün isteklerden sıyrılmış olarak Allah’ı zikretsin. Kim uzletini bu minval üzere yapmaz ise, onun uzleti fitne olur.”

İşte bu hakikat gereğince sâlikin uzleti, Allah’ın rızâsı için olmalıdır. Bunun aksine halk arasında şöhret bulmak için, halkın kendisine rağbet etmesi için ve bu sayede birtakım dünyevî menfaatlerden istifâde etmek için yapılan uzlet şeytanî bir uzlettir. Ve riyadan başka birşey değildir. Tarikatimizde dahi bazılarının halkın teveccühünü kazanmak, alakalarını avlamak için bu yola başvurduklarını görüyoruz. Halbuki uzlet kelimesinin her harfi ayrı bir hususiyete işaret eder. Şöyleki Arapça yazılış itibariyle (uzlet) kelimesinin birinci harfi olan ‘ayın’ harfi ilme işaret eder. “Zâ” harfi zühd’e işaret eder. “Lam” harfi Allah için olmasına ve “ta” harfi de takvaya işaret eder. Bu dört esasın olmadığı bir uzlet, zilletten başka birşey değildir. Zira “ayın” harfini kaldırdığınızda geriye kalan harfler “zillet” kelimesini meydana getirir. Zühd’e işaret eden “za”yı kaldırdığınızda “illet” olur. Hal böyle olunca bu hususiyetleri gözönünde bulundurmadan uzlete giren bir kimsenin hayvandan farkı kalmaz. Uzletin her harfi bir şartı muhtevidir. Uzlete giren kimsenin bu dört şartı katiyyetle gözönünde bulundurması icap eder.

ETİKETLER: