AŞKIN SULTANLARI SON DÖNEM İSTANBUL MEVLEVÎLERİ ULUSAL SEMPOZYUMU
AŞKIN SULTANLARI SON DÖNEM İSTANBUL MEVLEVÎLERİ ULUSAL SEMPOZYUMU
14-15 Mayıs 2010 / İSTANBUL
SEMPOZYUM HAKKINDA
Sempozyum tarihinden bir yıl kadar önce düşünülen ve altı ay kadar önce çalışmalarına başlanılan “AĢkın Sultanları Son Dönem Ġstanbul Mevlevîleri Ulusal Sempozyumu” İstanbul‟un 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti ilan edilmesiyle de bir bütün olarak telakki edilmiştir.
İstanbul merkezli Şefik Can Uluslararası Mevlâna Eğitim ve Kültür Derneği ve Selçuk Üniversitesi Mevlâna Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından organize edilen Sempozyumun amacı; İstanbul‟un son yüzyılında, özellikle Mevlevî âdâb ve erkânına göre Mevlevîhânede yetişmiş Mevlevîlerin ve Mevlâna araştırmacılarının;
Hayatları;
Eserleri, çalışmaları;
Mevlevîhânedeki durumları;
Osmanlının son dönemindeki çalışmaları ve konumları;
Cumhuriyetimizin ilânına ve canlanmasına verdikleri destek;
Mevlevîhânelerin kapanmasıyla sivil ve memuriyet hayatları;
İstanbul kültür, edebiyat ve san‟atına katkıları;
1950‟li yıllardan itibaren Konya‟da başlatılan Şeb-i Arûs törenlerindeki konumları;
hakkında özgün tebliğlerle bilgi sunmak ve “Aşkın Sultanları” sıfatıyla kendilerini anmaktır.
Yukarıda anılan konuların detaylı olarak işleneceği Sempozyumun ilk oturumunda, İstanbul‟un yaklaşık 500 yıllık süreyi kapsayan Mevlevî kültür ve san‟atının genel bir çerçevesi çizilerek, bilim adamları tarafından İstanbul Mevlevîhâneleri, buralarda yetişen san‟atkârlar, mûsıkîşinâslar, edib ve şairler hakkında bilgi sunulacaktır. Sempozyumdan kısa bir süre sonra da bu bildiriler görselleriyle birlikte yayınlanarak bilim dünyasının ve araştırmacıların hizmetine sunulacaktır.
Bildiri başlıkları hazırlanırken İstanbul‟da bulunan Mevlevîhânelerin her birinden Sempozyumun tarih aralığını ilgilendiren ve belli bir isim ve eser bırakmış Çelebiler, son Postnişînler ve Mesnevîhânlar tespit edilmiş, daha sonra bu isimlere Mevlâna ve Mevlevîlik konusunda etkin çalışmalar yapan araştırmacılar eklenmiştir.
Bu tespitlerin ardından tebliğ konularıyla ilgili çalışmalar yapmış, adı geçen Mevlevî büyüğü ile bizzat tanışıp sohbetlerde bulunmuş akademisyenler ve araştırmacılar belirlenerek Düzenleme Kurulu tarafından kendilerine teklif sunulmuştur.
Araştırmacı ve bilim adamlarından olumlu görüş alındıktan sonra Sempozyumun diğer aşamalarına geçilmiş; S.Ü. Mevlâna Araştırma ve Uygulama Merkezi‟nin bilimsel danışmanlığı, Şefik Can Uluslararası Mevlâna Eğitim ve Kültür Derneği‟nin tüm düzenleme ve programı yürütmeyi üstlendiği Sempozyum vücut bulmuştur.
Bu Sempozyumun icrasında; bilgi ve birikimlerini bizimle paylaşan değerli araştırmacı ve bilim adamlarına; Sempozyumun başından sonuna kadar her türlü fedakâr çalışmaları canla başla yerine getiren dostlara; Sempozyuma mali ve lojistik destek veren İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Kültür A.Ş.‟ne; ve Sempozyumda bizleri ve “Aşkın Sultanları”nı yalnız bırakmayan siz değerli konuklarımıza en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz.
SEMPOZYUM DÜZENLEME KURULU
AŞKIN SULTANLARI
SON DÖNEM İSTANBUL MEVLEVÎLERİ
Hz. Mevlânâ ve benzeri çok büyük mütefekkir, mutasavvıf âli şahsiyetler, mânâlarıyla karanlık dünyamızı aydınlatan mânevî bir güneş gibidirler. Bizler ise o müstesna şahsiyetlerden yansıyan ilâhî nurla hayat bulmuş minicik zerrecikler gibiyiz. Elbette, minicik bir zerrenin ulu, ilâhî bir güneşi yeterince algılayıp, en kâmil bir şekilde ifade edebilmesi de beklenemez. Fakat bazı Hakk âşıkları da vardır ki, onlar Cenâb-ı Hakk‟ın bir lûtfu keremi olarak, tüm yaşamlarını bu velî zâtları en derûnî bir şekilde anlamaya, anladıklarını da halkın anlayışları ölçüsünde onlara arz etmeye çalışarak, ömürlerini bu uğurda geçirmişlerdir. Yüzyılımızın yetiştirdiği böylesine yüksek şahsiyetlerden biri de, Hz. Mevlânâ ve eserleri üzerine yapmış olduğu çalışmaları ve çok samîmî aşk-u muhabbetiyle tanıma lûtfuna eriştiğimiz merhûm Mesnevîhân Ser-tarîk Şefik Can Dedemizdir ( 11209-2005).
Doksan altı yıllık bereketli, feyizli ömrünü Hz. Mevlânâ ve Mesnevîye adayan bu güzide insân, tüm yaşamı boyunca Hz. Mevlânâ‟nın en doğru bir şekilde anlaşılması için gayret sarfederek, gönülden bir yakarışla dâima şunu ifade etmiştir: “Hz. Mevlânâ’yı sağdan soldan değil, bizâtihi kendisinden öğrenin!”
Şefik Can Dedemiz, gönlündeki nâmütenâhî ilâhî aşkı ve doksan altı yıllık engin tecrübesiyle Hz. Mevlânâ‟yı kendisinden öğrenin diyerek, tüm insânlık âlemine mânevi bir mîrâs olarak günümüze kadar ulaşan ve dünya durdukça da ilâhi nûruyla tüm dünyayı aydınlatacağı bizâtihi Hz.Mevlânâ tarafından beyân edilen o eşsiz eserleri çok daha dikkatli ve hassas bir şekilde okumaya, dolayısıyla da AŞK‟A SULTAN olanların mübârek izlerini azîm, sadâkat ve aşk-u muhabbetle takip etmeye bizleri yönlendirmiştir.
Geçmişimize ve mânevî değerlerimize karşı duyarlı ve bilinçli olmadan, geleceğe güvenli ve sağlıklı adımlar atmanın mümkün olmadığını buyuran Hz. Mevlânâ‟nın ilâhî aşk yolunda, maddî mânevî çok büyük hizmetler vermiş âbide şahsiyetlerden bazılarını, farklı yönleriyle günümüz gençlerine tanıtmak ve bu sâyede mâzimizle geleceğimiz arasında sağlam, güvenilir, kalıcı bir köprü kurmaya çalışmak, hem ülkemiz hem de geleceğimiz adına en önemli hizmetlerden biri olacaktır.
Hz. Mevlânâ‟dan günümüze kadar uzanan ve mevlevî geleneğinde çok önemli bir makam teşkil eden mesnevihânlığın, yüzyılımızdaki icâzetli en son temsilcisi ve ser-târiği olan Şefik Can Dedemizin vuslatının beşinci yılı nedeniyle hazırlamaya çalıştığımız, “AŞKIN SULTANLARI” “SON DÖNEM İSTANBUL MEVLEVÎLERİ” Sempozyumuyla özellikle İstanbul mevlevihânelerinde yetişmiş veya mevlevî kültürüyle hem-hâl olmuş, politik, ilmî, dinî, tasavvufî görüşleriyle, yaşam biçimleri ve bâkî nitelikteki eserleriyle gelecek nesillere farklı ufuklar açan Türk İslâm Tasavvufu‟nun örnek şahsiyetlerinden bazı mevlevî büyüklerimizin vefâ ve şükran duygularıyla yâd edilmesi amaçlanmıştır.
Selçuk Üniversitesi Mevlâna Araştırma ve Uygulama Merkezi‟nin bilimsel danışmanlığında hazırlamaya çalıştığımız “AŞKIN SULTANLARI SON DÖNEM ŞSTANBUL MEVLEVÎLERŞ” Sempozyumu 23. 11. 2008 tarihinde açılışı yapılan ve henüz çok yeni bir hizmet kurumu olan “Şefik Can Uluslararası Mevlânâ Eğitim ve Kültür Derneği”nin ilk önemli hizmetlerinden biridir. Bu sebeble AŞKIN SULTANLARI Sempozyumu bizler için çok derin mânâlar ifade etmekle birlikte, bundan sonraki hizmetlerimize güçlü bir temel teşkil ederek, Hakk katında makbul daha nice çalışmaların yapılmasına da vesile olmasını temenni etmekteyiz.
Tarih boyunca maddî, mânevî, nezâket, zarâfet ve nezâhatin, edeb ve terbiyenin en mümtâz temsilcileri olarak, edebiyât, sanat, mûsiki ve daha bir çok insânî değerlerin günümüze taşınmasındaki ulvî gayretleri nedeniyle, tasavvuf dünyamızda çok seçkin bir yeri olan son dönem İstanbul Mevlevîlerinin anılacağı bu müstesnâ sempozyumda, bizlere bilimsel danışmanlık yapan Selçuk Üniversitesi Mevlâna Araştırma ve Uygulama Merkez Müdürü Yrd. Doç. Dr. Nuri Şimşekler hocamıza, maddî mânevî destekleriyle bizleri yalnız bırakmayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına, tebliğleriyle hepimizi aydınlatacak, katılımlarıyla bizleri onurlandıracak tüm öğretim üyesi ve araştırmacılarımıza; fikirlerine başvurduğumuz Danışma ve Bilim Kurulu‟na, bu sempozyumun oluşmasında çok büyük bir emek ve gayretleri bulunan; Prof. Mualla Yıldız, Doç. Dr. Aktül Kavas hocalarımıza, ibâdet aşkıyla hizmet etmeye çalışan tüm üyelerimize, teşrifleriyle bizleri bahtiyar eden siz saygıdeğer konuklarımıza, Şefik Can Uluslararası Mevlânâ Eğitim ve Kültür Derneği olarak en derin gönül şükranlarımızı arz ediyoruz.
Saygılarımızla
Aşk içinde aşk‟a karşı olunuz,
H.Nur Artıran
Şefik Can Uluslararası Mevlânâ Eğitim ve
Kültür Derneği Başkanı
İSTANBUL MEVLEVÎHÂNELERİ VE MEVLEVÎLERİ
17 Aralık 1273 günü Sevgili‟sine kavuşmasıyla, ardından “benden sonra isteyenlere doğru yolu gösterecek” dediği Mesnevî‟sini ve diğer eserlerini miras bırakan Mevlâna Celâleddin-i Rumî‟nin yaşam tarzı ve fikirleri Mevlevîhâneler aracılığı ile de üç kıtaya yayılmıştır. Merkez Konya Mevlâna Dergâhı olmak üzere yüzyıllar boyu “arayan” ve “talip olan” insanlara “insan gibi yaşama” sanatını öğreten Mevlevîlik, XIV. ve XV. yüzyıllarda Afyon, Manisa ve Kütahya gibi ikinci merkezler oluştursa da İstanbul‟un fethinin hemen ardından buraya açılan Mevlevîhaneler vasıtasıyla bu unvanlarını İstanbul‟a vermişlerdir.
1491 yılında kurulan Galata (Kulekapısı) Mevlevîhânesi‟nin ardından 1597‟de Yenikapı, 1622‟de Beşiktaş (1877 yılından itibaren Eyüp‟te Bahâriye olarak), 1600‟lü yılların ikinci yarısında Kasımpaşa, 17120 yılında açılan Üsküdar Mevlevîhâneleri, bu yeni Türk ilinin san‟at, kültür ve siyaset merkezi olmasıyla da Mevlevîlik Kültürü, genişlemiş, yaygınlaşmış ve olgunlaşma yolunda bir hayli yol kat etmiştir.
Galata Mevlevîhânesi‟nde kurucusu Dîvâne Mehmed Çelebi‟nin (öl. 1530) diktiği çınarla Mevlevîliğin güzel san‟atlar, kültür ve Mesnevî dalları daha da yeşermiş; Hz. Şârih Ankaravî (öl. 1631), Şeyh Gâlib (öl. 1799) ve birçok san‟atçı yetişmiştir. Ayrıca XVII. yüzyıldan itibaren İstanbul‟a gelen batılı seyyahların da uğrak yeri olan Mevlevîhâne, seyyahların mektup ve hatıralarının ülkelerinde yayınlamasıyla birlikte Mevlâna ve Mevlevîliğin batıya tanıtılmasında ilk önemli rolü üstlenmiştir.
Yenikapı Mevlevîhânesi ise özellikle Tanzimat Dönemi Osmanlı siyasetine büyük damga vurmuş, tarikatların ıslahı çalışması çerçevesinde 1866 yılında kurulan Meclis-i Meşâyih Reisliğine buranın şeyhi Osman Selâhaddin Dede (öl. 1887) getirilmiştir. Yenikapı Mevlevîhânesi, Âyîn-i Şerîf bestekârları Buhûrîzâde Mustafa Itrî (öl. 1730), Hammâmîzâde İsmail Dede Efendi (1846) ve Ali Nutkî Dede (öl. 1804) gibi büyük mûsıkîşinâsların yetiştirmesine de âşiyân olmuştur.
Beşiktaş Mevlevîhânesi de 1622 yılındaki kuruluşundan itibaren diğer Mevlevîhâneler gibi canlarda Canan‟ı bulmak için “edeb” tedrisâtı verirken yerine Çırağan Sarayı yapılacak olması nedeniyle 1867 yılında yıkılmış, önce Maçka‟ya sonra da Eyüp‟e taşınarak Bahâriye adını almıştır. Devlet eliyle İstanbul‟da kurulan son Mevlevîhâne olan Beşiktaş, asıl kimliğini ve vasfını Bahâriye Mevlevîhânesi olduktan sonra buranın şeyhi Hüseyin Fahreddin Dedenin (öl. 1911) mûsıkî üstadlığı, Ney üflemesi ve ehl-i beyt hayranlığı çerçevesinde geliştirmiştir.
Beşiktaş Mevlevîhânesi olduğu dönemlerde ise Çengi Yûsuf Dede (öl. 1669) ve Hasan Nazif Dede (öl. 1861) burada şeyhlik yapıp kalıcı eser bırakanların başında gelmişlerdir.
Sultan IV. Murad döneminde 1623-1631 yılları arası bizzat Mevlevîlerin eliyle kurulan Kasımpaşa Mevlevîhânesi, ilk dönemlerinde Galata ve Yenikapı Mevlevîhânelerinde yetişen dedeler ve şeyhler tarafından idare edilse de üslup olarak daha çok Beşiktaş-Bahâriye Mevlevîhânesi meşrebinde hizmet etmiştir. Kasımpaşa Mevlevîhânesi‟nden akılda kalanlar ise bundan önceki üç Mevlevîhâneden farklı olarak daha çok halk tabakasına hitap etmesi ve kurucusu Sırrî Abdi Dedenin (öl. 1631) -arazisi de kendisinin olan- Mevlevîhânenin geniş bahçesinde ekip-biçtiği meyve ve sebzelerledir.
İstanbul‟da inşa edilen son Mevlevîhâne olan Üsküdar, kurucusu ve ilk şeyhi Osmanlı vezirlerinden Yiğit Ali Paşanın oğlu Numan Dede (öl. 1798) ve son şeyhi şâir Ahmed Remzi Dede (Akyürek) (öl. 1944) ile hatıralarda yer alır. Üsküdar Mevlevîhânesi‟nin bir diğer özelliği de Anadolu‟da yer alan diğer Mevlevîhânelerdeki Mevlevîlerin İstanbul‟a gidişi gelişi sırasında uğrak ve dinlenme yeri olmasıdır.
İlk Mevlevîhânenin kurulduğu 1491 yılından Tekâya ve Zevâya Kanunu‟na (1925) kadar sokaklarında Mesnevî beyitlerinin okunduğu, Divân-ı Kebîr‟den gazellerin ve rubâîlerin terennüm edildiği, Ney ve Rebâb seslerinin kulaklardan gönüllere indiği İstanbul, şimdilerde Mevlevîhâneleri restore ederken aynı zamanda yıkık gönülleri de onarmakta. Mevlâna araştırmacıları ve Mevlâna dostları olarak bundan sonraki dileğimiz ise restorasyonları hemen hemen tamamlanan Galata, Yenikapı ve Bahâriye Mevlevîhanelerinin geçmişte olduğu gibi ehil ellere, ehil gönüllere teslim edilip Türk kültür, san‟at ve edebiyatına yeni Ankaravîler, yeni Şeyh Gâlibler, yeni Itrîler, yeni Dede Efendiler kazandırılmasına katkıda bulunmaktır. Bu belki de sokaklarda ve uygunsuz mekânlarda gösteri şekline dönüşen “aşkı hissetmek, Yüce Yaradan‟la bir olmak” anlamına da gelen Semâ‟nın aslına dönüşü için bir vesile olacaktır.
***
Bilindiği üzere Türk kültür tarihinin temel taşlarından biri olan Mevlevî kültür, san‟at ve edebiyatı yüzyıllar boyu ülkemize sayısız değerler kazandırmıştır. Bu değerlerin yakın tarihimizde yetişenleri de bu Sempozyumumuz vasıtasıyla anılmış oluyor; “biz sizleri unutmadık” deniliyor.
Mevlâna Celâleddin-i Rûmî‟nin “Kim bizi iyilikle anarsa iyilikle anılsın” dediği gibi biz de İstanbul Mevlevîhânelerinin her birinden seçmeye çalıştığımız bu edeb âbidelerini, Aşkın Sultanları Son Dönem İstanbul Mevlevîleri‟ni saygı ile anıyor, Sempozyumun düzenlenmesinde birlikte çalışmaktan gurur duyduğumuz, programın bütün yükünü omuzlayan Şefik Can Uluslararası Mevlâna Eğitim ve Kültür Derneği‟ne, değerli başkanları H. Nur Artıran hanımefendiye, candan emekler sarf eden çalışma arkadaşlarına; Sempozyumumuzda tebliğleriyle hepimizi aydınlatacak ve Mevlevî sultanlarımızın anılmasını sağlayacak olan öğretim üyesi ve araştırmacılarımıza; fikirlerine başvurduğumuz Danışma ve Bilim Kurulu‟na; Sempozyuma katkılarından dolayı İstanbul Büyükşehir Belediyesi‟ne ve siz değerli konuklarımıza Selçuk Üniversitesi Mevlâna Araştırma ve Uygulama Merkezi olarak teşekkürü bir borç biliyoruz.
Saygılarımızla…
“Vakitler hayr olsun, hayırlar feth olsun, şerler def olsun…”
Yrd. Doç. Dr. Nuri ŞİMŞEKLER
Selçuk Üniversitesi
Mevlâna Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü
DÜZENLEME HEYETİ
SEMPOZYUM EŞ BAŞKANLARI
H. Nur ARTIRAN – Yrd.Doç.Dr. Nuri ŞİMŞEKLER
DANIŞMA VE BİLİM KURULU
Prof.Dr. Mahmud Erol KILIÇ (Marmara Üniversitesi/İstanbul)
Prof. Dr. Cihan OKUYUCU (Yıldız Teknik Üniversitesi/İstanbul)
Dr. A. Selâhaddin HİDAYETOĞLU (Emekli Öğretim Üyesi/Konya)
Dr. Emin IŞIK (Emekli Öğretim Üyesi/İstanbul)
H. Nur ARTIRAN (Şefik Can Uluslararası Mevlâna Eğitim ve Kültür Derneği Bşk./İstanbul)
Yrd.Doç.Dr. Nuri ŞİMŞEKLER (SÜMAM Müdürü/Konya)
Yrd.Doç.Dr. Sezai KÜÇÜK (Sakarya Üniversitesi/ Sakarya)