11) Celâleddîn Çelebi

A+
A-

Betül SAYLAN*

SEFÎNE-İ NEFÎSE-İ MEVLEVİYÂN’DA BAHS OLUNAN DİĞER ÇELEBİLER

11) Celâleddîn Çelebi (d. 783 h./1381 m. – 844 h./1440 m.)

Sultan Veled’in oğullarından Şemseddin Âbid Çelebi (ö.739 h./1338 m.) oğlu Selâhaddin Emir Zâhid Çelebi oğlu (ö. 737 h./1336 m.) Emir Âdil Küçük’ün (ö. 829 h./1425 m.) oğlu olan Celâleddin (Pürkemâl) Çelebi, 783 h./1381 m. târihinde Konya’da dünyâya gelmiştir. 1092

Konya’da eğitimini tamamlamasının ardından, Sefîne’de Mustafa Sâkıb Dede’nin ifâdesine göre “müttekâ-yı hilâfet-i uzmâ-yı Türbe-i Muazzama’ya şâyeste bir şeh-zâde-i kâmil ve mükemmil iken”   842  h./1438  m.  târihinde,   o târihte  henüz  tesis  edilmiş  olan Edirne  Murâdiye Mevlevîhânesi’ne,1093 Sultan   II.   Murad’ın (ö.   855   h./1451   m.) emri üzerine1094 postnişîn   tâyin edilmiştir.1095

Ancak  Celâleddin  Çelebi’nin  bu  vazîfesi  uzun  sürememiş,  2  yıl  postta  bulunduktan sonra, 844 h./1440 m.1096 târihinde vefat etmiştir. Postnişînliği süresince, Sultan II. Murâd’dan iltifat ve ihtiram gören Celâleddin Çelebi’nin, pâdişahın kendisine ve dervişâna olan hayranlığı üzerine “Sultanların keremi, bendelerinin yüzlerinden görünür” buyurarak, kendilerinin yalnızca Hz. Mevlânâ’nın himmet ve inâyeti için birer vâsıta olduklarını ifâde ettiği rivâyet edilmektedir.1097

Vefâtından önce, Sultan II. Murâd’ın bir sohbet esnâsında, Celâleddin Çelebi’nin makāmını kime terkedeceğini merak edip, aklından geçirmesi ve böyle bir makāmın devamının yine Celâleddin Çelebi hânesinden sağlanmasını temennî ettiği bir esnâdaCelâleddin Çelebi, Sultan II. Murad’a “Celâl gitsin, Cemâl gelsin” buyurmuş ve kendisinden sonra makāmını kardeşi Cemâleddin Çelebi’ye terk ettiğini beyân etmiştir.1098

Celâleddin Çelebi, 844 h./1440 m. târihinde vefat etmiş ve Murâdiye Câmii hazîresine defnedilmiştir.1099 Mezar taşında; “Hazret-i Mevlânâ Efendimiz’in altıncı evlâdları Murâdiye Mevlevîhânesi’nin birinci postnişîni Çelebi Celâleddin Efendi Hazretleri (k.s.) Târîh-i irtihâli: 843” ifâdesi bulunmaktadır.1100

Vefâtının ardından da kabrinde mübârek gecelerde nurlara garkolduğu rivâyet edilir. Hattâ böyle gecelerden birinin seherinde, mevlevîhânenin müezzini Derviş Ahmed isimli dervişin dikkatsiz davranıp, abdestsiz iken dervişânı namaza dâvet etmesi üzerine, Celâleddin Çelebi’nin kabrinden kuvvetli bir gökgürültüsü ve şimşeğin kendisine doğru geldiğini görmüş ve orada kendinden geçmiştir. Mevlevîhânenin diğer müezzini, Derviş Ahmed’i şuûru kapalı bir   halde   bulmuş   ve   hücresine   götürmüştür.   Derviş   Ahmed’in,   bu   halde   birkaç   ay   yatağa mahkûm   olduktan   sonra   yine   Celâleddin   Çelebi’nin   himmetiyle   âfiyete   kavuştuğu   rivâyet edilir.1101

Cemâleddin Çelebi, Çelebi Âilesi’nin bütün fertleri gibi cömertliğiyle tanınmıştır. Bunun en çok rivâyet edilen örneklerinden biri, Cemâleddin Çelebi’ye vakıf olarak verilmiş olan, Karahisar’a bağlı Kışlacık, Çiftlik ve Tazlar köylerini hayatta iken evlâdınabağışlaması; ve “Çıplak geldik ve tertemiz gideriz” fehvâsınca,vefâtından sonra da dervişân ve fukarânın ihtiyaçları için kullanılmasını vasiyet etmesidir.1102


1092 Mustafa Sâkıb Dede, Sefîne’de Celâleddin Çelebi’nin künyesini “Emîr Âdil Küçük ibn Salâhaddîn bin Emîr Zâhid bin Çelebî Âbid bin Bahâeddîn Sultan Veled” olarak aktarmış ve “Salâhaddîn bin Emîr Zâhid” ifâdesinden de Emir Zâhid Çelebi’nin Selâhaddin adında bir oğlu daha olduğu zehâbı ortaya çıkmıştır. Ancak kaynaklarda, Emir Zâhid Çelebi, Selâhaddin Emir Zâhid olarak zikredilmektedir. Ayrıca bâzı kaynaklar, Celâleddin Çelebi’yi IV. Pîr Âdil Çelebi’nin (ö. 864 h./1460 m.) oğlu olarak kaydetmektedirler ki biz burada bu yanlışı düzeltmek isteriz. Nitekim Celâleddin Çelebi’nin erkek kardeşi Cemâleddin Çelebi ağabeylerinin vefatlarının akabinde Edirne Murâdiye Mevlevîhânesi’nde postnişînlik vazîfesinde bulunmuş ve IV. Pîr Âdil Çelebi’nin makam çelebiliği zamânında, 853 h./1449 m. târihindevefat etmiştir. Celâleddin ve Cemâleddin Çelebiler’in babalarının IV. Pîr Âdil Çelebi’den sonra makam çelebisi olan II. Cemâleddin Çelebi’nin babası V. Emir Âdil Çelebi ile karıştırıldığı anlaşılmaktadır.

(Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 217-218, 227, 237, 244-246; Şimşek, Selâmi, “Dünden Bugüne Edirne Mevlevîhânesi”, Uluslararası Düşünce ve Sanatta Mevlânâ Sempozyum Bildirileri, 25-28 Mayıs 2006, Çanakkale, s. 736)

1093  Edirne Murâdiye Mevlevîhânesi: Sultan II. Murâd tarafından Edirne’de 839 h./1435-36 m.’de inşâ edilen Murâdiye Câmii ve külliyesi bünyesinde, II. Murâd’ın Mevlânâ’yı rüyâsında görmesi netîcesinde tesis edilen Edirne Murâdiye Mevlevîhânesi câminin kuzeyinde yer almaktadır. Bâzı kaynaklarda da Sultan II. Murâd Edirne’de Murâdiye olarak anılan bu mahalde Mevlânâ’yı müşâhede ederek derhal buraya bir mevlevîhâne tesis etmiş, büyük vakıflar vakfetmiş ve burası zamanla câmi vazîfesiyle önplana çıkmıştır. Hattâ, mukābele gecelerinde dervîşân ve muhibbâna şerbet ikrâmı için sebiller inşâ edildiği de rivâyet edilmektedir. Mevlevîhâne bünyesinde semâhâne, harem dâiresi, derviş hücreleri, dede odaları, imâret, türbe ve kütüphâne bulunmaktadır. Kaynaklarda Edirne Mevlevîhânesi dervişlerinin tariflerindeki “Şadırvana karşı kapıdan selâmlığa girildiği zaman sağında şeyhin misâfir kabul odası, solda kahve odası, onların arkasında dedegânın oturma ve soyunma odaları. Şeyh Efendi’nin mûsikî odası, ortada bir salon, haremlik kapısı ve haremlikte de misâfir için ayrı, şeyh âilesi için ayrı birçok oda bulunuyordu. Hücre tâbir edilen sekiz tane dede odası, sıra ile evler, salon, türbe ve sağ tarafında semâhânesi vardı. Tekkenin izbe kısmı depo idi. İmârethânesinde aşevi, kiler, ocaklar, fodla fırını, hamur tutma ve malzeme yerleri bulunuyordu” ifâdelerinden mevlevîhânenin büyük bir müessese olduğu sonucuna varabiliriz. Mevlevîhâne binâsının 193 5’ten sonra yıkıldığı bilinmektedir. Câminin kuzeydoğusunda yer alan imârethânesi; aşevi, kiler, fodla fırını, hamur tutma bölümlerinden oluşmakta ve imârette Mevlevî dervişlerinin, talebelerin, misâfirlerin ve câmide hizmet edenlerin yemek ihtiyâcı karşılanmakta olduğu rivâyet edilmektedir. Ayrıca câmi minâresinin gölgesinin düştüğü yere kadar olan evlere her gün fodla, perşembe günleri pilâv ve zerde dağıtıldığı bilinmektedir.

Câminin kuzeyinde şadırvana yakın yerde bulunantürbede,mevlevîhâne şeyhlerinden Neşâtî, Enîs Receb Dede ve Ali Eşref Dede’nin sandukaları bulunduğu kaydedilmektedir. Ancak 1925 yılında Trakya Umûmî müfettişi Kâzım Dirik tarafından türbenin yıktırılarak, mezar taşları câmi hazîresine nakledilmiştir. Mevlevîhânenin zengin bir kütüphânesi bulunduğu ve kitaplardan bâzılarının satıldığı ve bunlardan bir kısmının Feridun Nâfiz Uzluk tarafından satın alınarak muhâfaza edildiği; bâzılarının Konya Mevlânâ Dergâhı’nda, bâzılarının da Edirne Selîmiye Câmii Kütüphâne si’nde olduğu bilinmektedir.

Câminin güneyine ve güneybatısına denk gelen hazîresinde, başta mevlevîhânenin birinci şeyhi Celâleddin Çelebi (ö. 844 h./1440 m.) ile ikinci şeyhi Cemâleddin Çelebi’nin (ö. 853 h./1449 m.) olmak üzere mevlevîhânenin şeyhlerinden Mehmed Ârif Dede (ö. 1095 h./1684 m.), Osman Dede (ö. 1081 h./1670 m.), Şâir Neşâtî Ahmed Dede (ö. 1083 h./1672 m.), Seyyid Mahmud Dede (ö. 1095 h./1684 m.), Şâir Enîs Receb Dede (ö. 1145 h./1734 m.), Mehmed Emin Dede (ö. 1109 h./1697 m.), Süleyman Dede (ö. 1250 h./1834 m.), Ahmed Dede, Ali Eşref Dede (ö. 1318 h./11201 m.), son şeyh Selâhaddin Dede ve Şeyhülislâm Mûsâ Kâzım Efendi’nin mezarları bulunmaktadır.

(Akçıl, N. Çiçek – Özer Cebe, “Murâdiye Külliyesi”, DİA, c. 31, s. 199-201; Gökbilgin, M. Tayyib, XV. ve XVI. Asırlarda Edirne, İstnabul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1952, s. 202-203, dpnt: 93;Ünver, Süheyl, “Edirne Mevlevîhânesi Târihine Giriş”, Edirne: Serhattaki Pâyitaht, (haz: Nedret İşli, Sabri Koz), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1998, s. 623-625)

1094  Bâzı târih kaynakları, Sultan II. Murâd’ın Edirne Mevlevîhânesi postnişînliğine Hz. Mevlânâ’nın torunlarından Celâleddin Çelebi’yi tâyin ederek, Mevlevîlere ve Çelebi Âilesi’ne iltifât edip ihtirâm göstermesini, Osmanlı Devleti karşısındaki en önemli güçlerden olan Karamanoğulları’na karşı Osmanlı Devleti’nin aldığı siyâsî bir tedbir olarak yorumlamaktadırlar.

(Peremeci, Osman Nuri, Edirne Târihi, İstanbul, 1940, s. 59)

1095  Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 216-217

1096  Sahîh Ahmed Dede’nin naklettiğine göre, Celâleddin Çelebi, 842 h./1438 m. târihinde Edirne Mevlevîhânesi postnişîni tâyin edilmiştir. Yine Sahîh Ahmed Dede’nin ifâdesine göre de 2 yıl görev yapmasının akabinde, yâni 844 h./1440 m. târihinde de, 61 yaşında iken vefat etmiştir. Ancak Sahîh Ahmed Dede’nin vermiş olduğu doğum târihi olan 783 h./1381 .m.’den Celâleddin Çelebi’nin 61 değil, 59 yaşındayken vefat ettiği sonucuna ulaşmış bulunmaktayız. Ayrıca bâzı kaynaklarda da yine Celâleddin Çelebi’nin 59 yaşındayken şeyh tâyin edilerek 6 yıl görev yaptığı ve 844 h./1440 m. târihinde vefat ettiği bilgisi, bâzı kaynaklarda da 837 h./1434 m. târihinde Edirne Mevlevîhânesi’ne postnişîn olduğu bilgisi bulunmaktadır. Süheyl Ünver’e âid olan bir defterde de Edirne Murâdiye Mevlevîhânesi’nin 837 h./1433 m. târihinde tesis edilerek, Celâleddin Çelebi’nin bu târihten vefâtı olan 843 h./1439 m. târihine kadar 6 sene postnişînlik yaptığı bilgisi kayıtlıdır. Ancak Sahîh Ahmed Dede’den biz bu bilgileri teyid edemedik.

(Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 239-240; Ünver, Ahmed Süheyl, defter no: 59, fotoğraf no: 4; Küçük, Sezâi, a.g.e., s. 262; Şimşek, Selâmi, “Edirneli Kabûlî Mustafa Hayâtı, Eserleri ve XVIII. ve XIX. Asırlarda Edirne’de Tasavvuf ve Tarîkatların Genel Durumu, I. Edirne Kültür Araştırmaları Sempozyum Bildirileri (23-25 Ekim 2005), s. 488, dpnt: 175)

1097 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 217

1098 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 217

1099 Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 240

1100 Ünver, Süheyl, “Edirne Mevlevîhânesi Târihine Giriş”, s. 624, resim

1101 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 219

1102 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 218

 

ETİKETLER: