10) Hacı Fâtıma Hanım

A+
A-

Betül SAYLAN*

SEFÎNE-İ NEFÎSE-İ MEVLEVİYÂN’DA BAHS OLUNAN DİĞER ÇELEBİLER

10) Hacı Fâtıma Hanım (d. 1032 h./1623 m. ? – ö. 1122 h./1710 m.)

Kâmile Hanım’ın kızı olan Fâtıma Hanım’ın doğum târihi hakkında kesin bir bilgiye ulaşamadık. Ancak, 1122 h./1710 m. târihinde, 87 yaşında iken vefat ettiğini kaynaklar rivâyet etmektedir.939 Buradan yola çıkarak, Hacı Fâtıma Hanım’ın 1032 h./1623 m. senesinde doğduğunu söyleyebiliriz.

Fâtıma Hanım’ın gençlik döneminde Kütahya eşrâfından Osman Paşazâde Mehmed Bey940 ya da Osman Paşazâde Mahmûd Bey941 adında bir beyle evlenmiş ve bu evlilikten Hatîce942 ya da Âişe943 adını verdikleri bir kızları dünyâya gelmiştir. Ancak bu çocuk, bebek yaşlarında vefat etmiş ve Fâtıma Hanım’ın da başka çocuğu olmamıştır.944 Bu durumu telâfi etmek için eşi Osman Paşazâde Bey’e câriyeler ihsan ederek, kalabalık bir toplulukla hac farîzasını yerine getirmek üzere yola çıkmıştır. 945 Fâtıma Hanım, kalabalık bir derviş topluluğunu hacca götürmesi ve birçok cömertliği sebebiyle hayâtı boyunca, “Ümmü’l-fukarâ” ve “ Râbia-i Sâniye” olarak anılmıştır.  946

Hacdan döndükten bir  müddet sonra eşi Osman Paşazâde Mahmûd Bey’in  vefâtının ardından, dünyâ işlerinden elini çektiği, babasının amcasının kızı olan Destînâ Hanım (d. 961 h./1553 m. – ö. 1040 h./1630 m.) gibi köşesine çekildiği rivâyet edilir.  947 

Kardeşi olan ve bir müddet Kütahya Mevlevîhânesi postnişînliğinde bulunan Hüseyin Çelebi’nin vefâtından sonra kızı Havvâ Hanım’ı evlâd edinmiş, terbiyelerini ve eğitimlerini üzerine almıştır. Daha sonra da Havvâ Hanım’ı, Kütahya Mevlevîhânesi postnîşini, Sefînemüellifi Mustafa Sâkıb Dede ile evlendirmiştir.948 Annesi Kâmile Hanım bahsinde geçen bütün kerâmâtın kızı Hacı Fâtıma Hanım’da görüldüğü rivâyet edilir. Sefîne müellifi Mustafa Sâkıb Dede’nin Kütahya’ya gelişinden önce, Dîvâne Mehmed Çelebi’nin âlem-i mânâda Hacı Fâtıma Hanım’a Sâkıb Dede’nin Kütahya’ya geleceğini müjdelediği rivâyet edilir. Bu görüşmenin akabinde, Mustafa Sâkıb Dede Kütahya’ya gelmiş, Hacı Fâtıma Hanım Dede’yi tanımıyor olmasına rağmen müşâhedesinde kendisine müjdelenen gencin Mustafa Sâkıb Dede olduğunu anlamıştır.949

Mustafa Sâkıb Dede; Kütahya’ya geldikten sonra, Fâtıma Hanım’ın kendisine sâhip çıktığını, Ergūniyye Mevlevîhânesi’nde Hacı Fâtıma Hanım’ın tedrîsinden geçtikten sonra mesnevîhanlık görevini Hacı Fâtıma Hanım’ın kendisine tevdî ettiğini, mukābele idâresinden sonra  postnişîn olarak mevlevîhânede hizmet  ettiğini  Sefîne’de haber  vermektedir. Bununla birlikte, Hacı Fâtıma Hanım’ın Kütahya Ergūniyye Mevlevîhânesi’nde bizzat postnişîn olduğuna dâir sağlıklı bir bilgi edinemedik. Tahmînimiz; Mustafa Sâkıb Dede’den önce Hacı Fâtıma Hanım’ın kardeşi Hüseyin Çelebi’nin postnişîn olduğu, Hüseyin Çelebi’nin vefâtıyla boşalan makāma II. Bostan Çelebi emriyle Mustafa Sâkıb Dede’nin tâyin olunduğu ve eğer arada bir boşluk meydana geldiyse, bu dönemde mevlevîhâne ile Hacı Fâtıma Hanım’ın ilgilendiği şeklindedir.

23 sene Hacı Fâtıma Hanım’ın hizmetinde bulunduğundan bahseden Mustafa Sâkıb Dede, bu süre içerisinde Hacı Fâtıma Hanım’ın erkek kardeşinin kızı olan Havvâ Hanım’la evlendiğini aktarır. 950 Havvâ Hanım ve Mustafa Sâkıb Dede’nin evliliği, Kütahya Mevlevîhânesi ve mevlevîleri açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü, günümüzde Kütahya’da hayâtını devam ettiren Çelebi âilesi bu evliliğin netîcesidirler.

Hacı Fâtıma Hanım’ın bütün vaktini ilim tahsîli, Mesnevî takrîrleri, dervişlerin eğitimi için hasrettiği951 ve geniş bir kütüphâne sâhibi olduğu kaynaklarda bildirilmektedir. Bunları Kütahya Ergūniyye Mevlevîhânesi’ne  vakfettiği952  ve vakfedilen kitaplarda; “ Vakf-ı   el-Hâcce Fâtıma Hanım min evlâd-ı Hazret-i Mevlânâ kuddise sirruhu’l-a’lâ li-fukarâ-i tarîka-i cedd-i bi’l-emcedleri mezkûr mukîmîne fî’l-makāmi’l-münîrîn el-Ergūnî be-Kütahya afâ-anhâ ve gafera lehâ” ya da “Vakf-ı el-Hâcce Fâtıma Hanım min evlâd-ı Hazret-i Mevlânâ kuddise sirruhu’l-a’lâ li-fukarâ-i tarîka-i ceddi’l-es’ad mezkûr mukîmîne fî’l-makāmi’ş-şerîfi’l-münîr el-Çelebi Ergūn el-Mevlevî” kaydı bulunduğu tesbit edilmiştir.953

Aynı zamanda, Hacı Fâtıma Hanım’ın çeşitli vesîlelerle kaleme aldığı şiirler, döneminde önemli eserler ortaya koyduğunu ve iyi bir şâir olduğunu gösterir. Hattâ, Hacı Fâtıma Hanım’a âid bir Dîvân’dan bahsedilmekte, ancak makam çelebisi Mehmed Saîd Hemdem Çelebi’nin (ö.1276 h./1858 m.) İstanbul’dan dönüşleri esnâsında bir sûretini almak ve orjinalini geri göndermek üzere emâneten Dîvân’ı aldığı, Konya’ya götürdüğü ve Dîvân’ın iâde    edilmeyerek Konya’da kaldığı rivâyet edilmektedir. 954 Kendisine ve Mevlevîler’e birtakım    sataşmalarda    bulunan    zamânın    müteşeyyıhlerinden    birine    nesir    olarak    verdiği cevaplar yerini bulmayınca şu şiirle karşılık vermiştir:

Mevlâyadır velâmız ü biz Mevlevîleriz
Ser-mest-i sırr-ı ma’rifet-i
Mesnevîleriz

Neyler gibi ki seyr-i makāmât etmede
Hem-pây-ı vecd ü hâlet-i hûy-ı kavîleriz

Bîgânelerle peyrev-i pîr olmazız hele
Hem-demler ile kāfile-i ma’nevîleriz

Bî-üft ü hîz tayy-ı mekân eyleriz müdâm
Süllâk-i zâd u râhile-i pertevîleriz

Mânend-i şems Fâtıma tenhâ-rev ol yürü
Mevlâyadır velâmız biz Mevlevîleriz
955

Ayrıca,  hac  ziyâreti  dönüşünde  uğradıkları  Konya’da  yüz  sürdüğüKubbe-i  Hadrâ’da inşâd ettiği şiir de kaynaklarda geçmektedir:

Dili halvet-güzîn-i râz eden îş-i hayâlindir
Dü-dîdem reh-nişîn-i zâr eden şevk-i visâlindir

Dil ü dîde nice bî-dûd u derd olsun bu esnâda
Ezelden her biri bir gûneser-mest-i celâlindir

N’ola dâim harâb-ı neş’e-i feyz olsalar zîrâ
Dü-âlemde iki kardâş hayrân-ı kemâlindir

Yeridir olsalar rû-mâl-i fırsat-ı âsitânın
Biri yek-pâre ihlâs u biri ayn-i cemâlindir

Aceb mi olsalar âyîne-dâr-ı dest-i ihsânın
Biri dervîş-i gamm-pîşe biri abdâl-i hâlindir

Gerekmez rûşenâ-yı mihr   ü mehden onlara şâhen
Ki bunlarda harîf-i meclis-i câm-ı helâkindir

Eğerçi kem nümâdır Fâtıma kec-bîn ü kem-fehme
Velî çeşm-âşinâ-yı hikmete genc-i nevâlindir956

Hacı Fâtıma Hanım’ın yaşlılık dönemlerinde, Kütahya civârında bir vebâ salgını baş göstermiş olduğu ve halkın hastalıktan şifâ bulmak için Hacı Fâtıma Hanım’ın duâlarına başvurduğu rivâyet edilmektedir. Hacı Fâtıma Hanım’ın ise; “Bu alıp-götüren bir hastalıktır. Rahat bırakmaz. Dervişân da bu kulun af ve mağfireti için duâ etmekle mes’ûldür” buyurduğu ve vefâtından sonra metrûkesi olan kitaplar arasından kendi eliyle yazmış olduğu vefat târihinin çıktığı aktarılır. Buradan yola çıkarak, Hacı Fâtıma Hanım’ın bu salgında vefat ettiğini söyleyebiliriz. Hacı Fâtıma Hanım’ın son nefesine kadar etrâfındakilere nasîhat vermekle, onları irşâd etmekle ömrünü tamamladığı, en son olarak da babasının “Ey gözümün nuru! Hûrîlerin arasında saf tut” nidâsını işiterek ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّة (Fecr, 89/28) [Ey huzûra kavuşmuş insan! O senden hoşnut, sen de O’ndan hoşnut olarak Rabbi’ne dön!] emrine uymada acele ederek şöyle dediği rivâyet edilir: “Tedâvi, rızânın olmadığını hissettir. Biz Rabbimiz’e ‘râzı olarak’ dönmekle emrolunduk. Biz ‘râzı’ olduğumuzda, ‘râzı’ olunmuş oluru z” 957 Hacı Fâtıma Hanım’ın 87 yaşında, 1122 h./1710 m. târihinde vefat emiş ve annesi Kâmile Hanım’ın baş, Celâleddin Ergūn Çelebi’nin sağ tarafına defnedilmiştir.958


939 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 264

940 İhtifâlci Mehmed Ziyâ, Bursa’dan Konya’ya Seyâhat, s. 241

941 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 260

942 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 260

943 İhtifâlci Mehmed Ziyâ, Bursa’dan Konya’ya Seyâhat, s. 241

944 Sefîne’de nakledildiğine göre; bir gece rüyâsında Hacı Fâtıma Hanım’a annesi tarafından saf altından bir bilezik verilir. Rüyâ tâbirlerindeki isâbetli görüşüyle bu rüyâyı Hacı Fâtıma Hanım, evlâda yorar. Ancak, bebeğinin kısa bir süre sonra vefat etmesinden ve bir daha bebeği olmamasından ötürü de bu rüyâyı evlâtlık olarak tâbir ederek, kardeşinin kızını evlât edinir. (Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 261)

945 Bâzı kaynaklarda, Fâtıma Hanım’ın eşi Osman Paşazâde Mehmed Bey’in genç yaşında vefâtı üzerine Fâtıma Hanım’ın kalabalık bir grupla hac ziyâreti için yola çıktığı nakledilmektedir. Ancak kaynağımız Sefîne’ye göre, Fâtıma Hanım eşi hayattayken hac ziyâretini yerine getirmiş ve hacdan dönüşünde eşini kaybetmiştir.
(Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 260; İhtifâlci Mehmed Ziyâ, Bursa’dan Konya’ya Seyâhat, s. 241)

946 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 261; İhtifâlci Mehmed Ziyâ, Bursa’dan Konya’ya Seyâhat, s. 242

947 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 261

948 Mustafa Sâkıb Dede,a.g.e., c. I, s. 260-261;İhtifâlci Mehmed Ziyâ, Bursa’dan Konya’ya Seyâhat, s. 242

949 Doğan, Kütahya Ergūniye Mevlevîhânesi, s. 120

950 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 259

951 İhtifâlci Mehmed Ziyâ, Bursa’dan Konya’ya Seyâhat, s. 242

952 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 265

953 Doğan, Kütahya Ergūniye Mevlevîhânesi, s. 91, resim

954 Doğan, a.g.e., s. 91

955 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 260

956 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 260; İhtifâlci Mehmed Ziyâ, Bursa’dan Konya’ya Seyâhat, s. 241-242

957 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 263-264

958 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 263-264; İhtifâlci Mehmed Ziyâ, Bursa’dan Konya’ya Seyâhat, s. 242

 

ETİKETLER: