10) Abdülkerîm Çelebi

A+
A-

Betül SAYLAN*

SEFÎNE-İ NEFÎSE-İ MEVLEVİYÂN’DA BAHS OLUNAN DİĞER ÇELEBİLER

10) Abdülkerîm Çelebi

Hem anne hem de baba tarafından Mevlânâ soyuna mensûp olan Abdülkerîm Çelebi’nin babası; Ulu Ârif Çelebi’nin küçük oğlu Emir Âdil Çelebi’nin (ö. 770 h./1368 m.) oğlu Muhammed Sâdık’ın (ö. 805 h./1402 m.) oğlu Sâmi Çelebi’nin torunlarındandır. Annesi de, Ulu Ârif Çelebi’nin büyük oğlu Emir Âlim Çelebi’nin (ö. 751 h./1350 m.)torunlarındandır. 1086

Abdülkerim Çelebi’nin sohbet halkasına teveccühün ziyâde olması sebebiyle, Meram’da Durud yöresinde, Cemel Ali Hazretleri’nin1087 kabri civârında, Abdülkerîm Çelebi için bir mescid, matbah ve hamamdan müteşekkil Cemel Ali Zâviyesi inşâ edilmiş; Abdülkerîm Çelebi sohbetlerine ve talebe yetiştirmeye etrâfı bağlarla çevrili bu zâviyede devam etmiştir.1088

O dönemde, o civardaki tek eserin Cemel Ali’nin kabri olduğunu aktaran Mustafa Sâkıb Dede, Abdülkerîm Çelebi’nin buraya intikālinden sonra etrâfın mâmûriyetini ve çevrenin bütün ıssızlığına rağmen matbahda ihtiyaç olan bütün malzemelerin mevcut olduğunu ve Abdülkerîm Çelebi’nin bereketiyle kurulan sofraların çeşitli nîmetlerle dolu olduğunu rivâyet etmektedir. 1089 Bu nîmet bolluğunun yanında, Abdülkerîm Çelebi’nin zâviyede hizmet edenlerin israf etmeye meyyâl gördüğünde derhal îkāz ederek لَسرف فى الخير ولَیصير عبد الكریم لئيما [Hayırda israf olmaz el-Kerîm’in kulu cimri olmaz] buyurmuştur.Hattâ, bu îkāzı dikkate almayan hizmetlilerden birine “Dilin tutulsun!” buyurduğu ve o kimsenin ömrünün sonuna kadar dilinin tutulduğu rivâyet edilmektedir.10120

Abdülkerîm Çelebi, 40 sene burada vazîfe yaptıktan sonra Konya’da bulunan hânesine nakletmiş ve burada 40 gün boyunca Konya Mevlânâ Dergâhı’na karşı tezekkür ve tefekkür üzere vakit geçirmiş ve vefat etmiştir. Cemel Ali Zâviyesi’ndeki postnişînlik vazîfesini önce oğlu Saîd Çelebi üstlenmiş, daha sonra da dervişân arasında bu vazîfeye lâyık olanlar posta geçmişlerdir.1091


1086 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 215

1087 Cemel Ali: Aslen Mâverâünnehir’li olan Cemel Ali, 30 yaşlarındayken Sultanü’l-Ulemâ Bahâeddin Veled ile birlikte göç edenlerdendir. Hz. Mevlânâ’ya lalalık vazîfesi de yerine getiren Cemel Ali, Bahâeddin Veled’in de özel hizmetinde bulunmuştur. Özellikle Hz. Mevlânâ’yı sırtında taşırken deve taklîdi yapması sebebiyle Bahâeddin Veled’in “ni’me’r-rikâb, ni’me’l-cemel” latîfesine mazhar olmuş ve bu sebepten “Cemel-i Ali/Cemel Ali” olarak anılmıştır. Zamanla Meram’daki türbesi civârına Abdülkerim Çelebi için zâviye inşâ edilmiş ve burası Cemel Ali Zâviyesi olarak anılmıştır. Mustafa Sâkıb Dede, o dönemlerde bâzı edepsiz kimselerin mübârek türbenin karşısına kahvehâne inşâ ettiklerinden şikâyet etmektedir.

(Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 215; Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 133; Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 332-333; Küçük, Sezâi, a.g.e., s. 47-48)

1088 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 215

1089 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 215

10120 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 215-216

1091 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 215; Küçük, Sezâi, a.g.e., s. 47-48

 

ETİKETLER: