1) Şâh Çelebi/Süleyman Şâh Germiyanî
Betül SAYLAN*
DEVLET VAZÎFESİNDE BULUNMUŞ HIZIR ÇELEBİ VE İLYAS ÇELEBİ ÂİLELERİ MENSUPLARI
1) Şâh Çelebi/Süleyman Şâh Germiyanî (ö. 699 h./1300 m. veyâ 788 h./1387 m.)
Germiyanoğlu Mehmed Bey’in oğlu olan ve Mehmed Bey’in vefâtının akabinde devletin başına geçen Süleyman Şâh Germiyanî’nin mevlevî târihindeki ehemmiyeti, mevlevî kaynaklarına göre, 673 h./1274 m. târihinde, Sultan Veled’in büyük kızı Âbide Mutahhare Hanım ile olan izdivâcı1150 ve bu izdivâcdan doğan evlâdları sebebiyledir.
Mevlevî kaynakları, Süleyman Şâh Germiyanî’nin evlâdı olarak yalnızca Hızır ve İlyâs Paşaları zikrederler. Süleyman Şâh’ın vefâtı akabinde de devletin başına büyük oğlu Hızır Paşa’nın geçtiğini kaydederler. Mecmûatü’t-Tevârîhi’l-Mevleviyye’de beyân edildiğine göre, Süleyman Şâh Germiyanî 699 h./1300 m. târihinde vefat etmiş ve kendisinden sonra Hızır Paşa devletin başına geçmiştir. Bu târihten Hızır ve İlyâs Paşaların vefat târihine kadar, yaklaşık 75 sene devleti önce Hızır Paşa, akabinde kardeşi İlyâs Paşa idâre etmişlerdir. 775 h./1373 m. târihinde, İlyâs Paşa’nın vefâtıyla devletin idâresi II. Yâkub Bey’e intikāl etmiştir.
Esâsen, yine mevlevî kaynaklarına göre, Hızır ve İlyâs Paşalar, 761 h./1360 m. târihinde, Hz. Hızır (a.s) ile gerçekleştirdikleri bir görüşmede, Germiyanoğulları’nın II. Yâkub Bey zamân-ı saltanatında zevâl bulacağını haber aldıklarından, evlâtları ve torunlarının mevlevî terbiyesiyle yetişmelerini sağlamışlardır. Nitekim, Hızır Paşa’nın torunu Abâpûş-ı Bâlî ve İlyâs Paşa’nın oğlu Celâleddin Ergūn Çelebi bu vesîleyle mevlevîlikin intişârında mühim vazîfeler yerine getirmişlerdir.1151 Târih kaynaklarına göre de Süleyman Şâh Germiyanî’den sonra tahta, II. Yâkub Bey/Yâkub Çelebi geçmiştir ve Yâkub Çelebi, Süleyman Şâh’ın Umur Bey’in kızı ile izdivâcından dünyâya gelmiştir. 1152 Süleyman Şâh Germiyanî’nin Osmanlılar’la kurduğu akrabâlık bağı sebebiyle kızı Devlet Hâtun’u Yıldırım Bâyezid’e verdiği de târih kaynaklarında aktarılmaktadır. Sefîne’de ve diğer mevlevî kaynaklarında ise, Yıldırım Bâyezid ile evlenen kişinin Süleyman Şâh Germiyanî’nin oğlu, II. Yâkub Bey’in kızı olduğunu rivâyet etmektedirler.1153
Sefîne’de Süleyman Şâh, âlim1154 ve âdil1155 bir hükümdâr olan tavsîf edilmektedir. Hayâtının son demlerinde, bütün malvarlığını hayır-hasenât yolunda harcamıştır. Hattâ evlâd-u ıyâline herhangi bir şey bırakmaksızın hayır-hasenâta meyl etmesi etrâfındakilerce yadırganmış ve hiç olmazsa bir mikdâr mîras bırakması tavsiye edildiğinde Süleyman Şâh; “Ödünç alınan şeyleri ve emanetleri sahibine teslim ettik, mirasçıları yeryüzü ve gökyüzünün sahibine bıraktık” buyurarak, sû-i zannın önüne bir sed çekmiş ve ta’n edilmekten halâs bulmuştur.1156
Süleyman Şâh, mevlevî kaynaklarına göre, husûsî bir iş için gittiği Kula’da 699 h./1300 m. târihinde zilhicce ayında;1157 târih kaynaklarına göre de, 788 h./1387 m. târihinde vefat etmiştir. 1158 Kabri Kula’da, çarşı içerisinde bulunmaktadır. SüleymanŞâh buraya defnedildikten sonra, üzerinde bir türbe inşâ edilmiş, yanına da dervişânın konaklaması için 7 hücreli bir zâviye tesîs edilmiştir. Kabrinin çok ziyâretçisi olan, dertlilerin dermân buldukları bir ziyâretgâh olduğu rivâyet edilmektedir.1159
1150 Mevlevîlik kaynaklarının kaydettiği bilgiler esâs alındığında ve Süleyman Şâh Germiyanî’nin 699 h/1300 m. târihinde vefâtı esâs alındığında, bu izdivâc mümkün görünmektedir. Ancak, târih kaynakları, Süleyman Şâh’ın vefâtını 788 h./1387 m. olarak kaydetmektedirler. Aradaki muazzam zamân farkını gözöününde bulunduran târihçiler, Mutahhare Hanım’ın Germiyanoğlu Süleyman Şâh ile değil de, Germiyanlı Savcı Bey oğlu Umur Bey’le evlenmiş olmasının mümkün olduğu kanâatini taşımaktadırlar. Germiyanoğulları’nın silsilelerinde de, Umur Bey’in kızı, Germiyanoğlu Süleyman Şâh’ın eşi olarak gösterilmektedir. Bu izdivâcdan da, Germiyanoğulları’nın son hükümdârı II. Yâkub Çelebi dünyâya gelmiştir. Mutahhare Hanım’ın Umur Bey’le evlendiği varsayıldığında da, Mutahhare Hanım ve Umur Bey’in kızları Süleyan Şâh’ın zevcesi bulunmakta ve Mutahhare Hanım da, II. Yâkub Çelebi’nin anneannesi olmaktadır. Biz çalışmamız boyunca, Sefîne’nin verdiği mâlumâta sâdık kalarak, Mutahhare Hanım’ın Germiyanoğlu SüleymanŞâh ile evlenmiş olduğunu esas aldık. (Sahîh Ahmed Dede,a.g.e., s. 196; Uzunçarşılıoğlu, Kütahya Şehri, s. 67 (Germiyanoğulları Silsilesi)
1151 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 6; Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 206-207; 222-223
1152 Uzunçarşılıoğlu, a.g.e., s. 67 (Germiyanoğulları Silsilesi)
1153 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 5; Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 227; Uzunçarşılıoğlu, a.g.e., s. 48
1154 Sefîne’de, Süleyman Şâh Germiyanî’nin kaleme aldığı bir naat da bulunmaktadır. (Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 117-118)
1155 Sefîne’de, Süleyman Şâh’ın adâletinden bahsederken, huzûrundaki dâvâları dinlerken, karar vermeden önce kendine nefsine âdil davrandığı; zîrâ, kişi kendine nefsine karşı âdil olmazsa, başkalarına âdil davranması mümkün olmadığı belirtiliyor. Zîrâ, ظالم النفس لَ یعدل الغير [Nefsine zulmeden, başkasına âdil olamaz] diyen Mustafa Sâkıb Dede, insanın zulüm ve cehâletle illetli bir varlık olduğunu; nefsine zulmedenlerin, câhil ve adâletten uzak kimseler olduğunu; ne kadar ilim sâhibi olursa olsun, bu ilimle amel etmeye muvaffak olamayınca o ilmin câhili olduğunu; hattâ o ilmin “ilm-i iblîsî” şeytânî bir ilim olduğunu beyân etmektedir. Nefsine zulmeden kimseden olmaz ama adâletli bir hüküm çıkarsa dahî, bu hükmün tahkîkî değil, taklîdî ve riyâî bir hüküm olduğunu da belirtmektedir. (Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 118)
1156 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 118-119
1157 Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 206-207
1158 Uzunçarşılıoğlu, a.g.e., s. 50; Varlık, Mustafa, Çetin, “Germiyanoğulları”, DİA, c. XIV, s. 33-35
1159 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 119; Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 207