Rauf Yektâ Bey – Bestekâr, Mûsiki Bilgini, Neyzen, Yazar

A+
A-

Rauf Yektâ Bey (ö. 1935)

(Bestekâr, Mûsiki Bilgini, Neyzen, Yazar)

TEKKE KAPISI – BAYRAM ALİ KAYA

Rauf Yektâ Bey, 5 Muharrem 1288 (26 Mart 1871) tarihinde İstanbul’un Ak­saray semtinde, Muhtesip Karagöz Mahallesi’nde ve şimdiki İstanbul Be­lediye Sarayı’nın olduğu yerde bulunan konaklarında dünyaya gelmiştir. Rauf Yektâ Bey’in babası Harbiye Nezâreti Mektûbî Seraskerî Kalemi Birinci Mümeyyizi Ahmed Ârif Bey, annesi ise İkbâl Hanım’dır. Küçük yaşta bir kaza sonucunda önce annesini, ardından da bir hastalık sonucunda baba­sını kaybetmesi üzerine, o dönem İstanbul’unun önde gelen âilelerinden Altunîzâdeler  tarafından  vasîliği  üstlenilmiştir.  Rauf  Yektâ  Bey,  önce Sîmkeşhâne İbtidâi Mektebi’ni, 15 veya 16 Temmuz 1300 (27 veya 28 Temmuz 1884) tarihinde ise Aksaray’da bulunan Mahmudiye Rüşdiyesi’ni “aliyyül-a‘lâ” dereceyle bitirmiş ve mezuniyetinin he­men ardından 13 Şevval 1301 (5 Ağustos 1884) tarihinde Dîvân-ı Hümâyûn Kalemi’nde kâtip yardımcılığı görevi ile memuriyet ha­yatına atılmıştır.1023

Rauf Yektâ Bey

1302 Recebinde (Nisan-Mayıs 1885) aynı kalemin Kayıtlar Odası’na nakledilen Rauf Yektâ Bey, bu arada Fransızca öğrenmek için gir­diği Lisân-ı Mekteb-i Âlî’sinden dört yıl sonra mezun olmuştur. Halep’te görevli Hasan Paşa adlı bir yönetici tarafından kitâbet ve yazısının beğenilmesi üzerine Halep’e çağrılan Rauf Yektâ Bey, 1311-1312/1893-1894 yazında kısa bir süreliğine Halep’e gitmiş ve dönüşünde memuriyetine devam etmiştir. Rauf Yektâ Bey, bir yandan da Nâsih/Nasûhî Efendi’nin hat derslerine devam ederek icâzet almış ve hocası tarafından kendisine “Yektâ” mahlası veril­miştir. Ayrıca özel hocalardan Arapça ve Farsça da öğrenen Rauf Yektâ Bey, memuriyetteki ilerleyişini sürdürmüş ve sırasıyla 16 Ramazan 1312 (13 Mart 1895) tarihinde sâlise rütbesi almış, 4 Re-ceb 1315 (29 Kasım 1897) tarihinde başmüsevvidliğe, 9 Rebîülevvel 1324 (3 Mayıs 11206) tarihinde ikinci rütbeden mütemâyizliğe, 2 Muharrem 1326 (5 Şubat 11208) tarihinde ise başkâtip muâvinliğine getirilmiştir. Kendisine ayrıca 1317-1318/11200 yılında dördün­cü rütbe Osmânî ve 1320-1321/11203 yılında ise Mecîdî nişanları verilmiştir. Memuriyet hayatını sürdürmesinin yanı sıra 1331-1332/1913’te Istılâhât-ı İlmiye Encümeni üyeliğinde bulunan, aynı zamanda Dârülelhân’ın Alaturka Bölümü’nde, kuruluş tarihi olan 1917’den 1926’da kapatılana kadar Türk mûsikisi ve nazariyâtı ile Şark mûsikisi okutan Rauf Yektâ Bey, yapılan bir düzenleme sonu­cunda 1922 yılında Dîvân-ı Hümâyûn Beylikçi Muâvinliği’nden emekli edilmiştir. Medresetü’l-Eimme ve’l-Hutabâ’da da mûsiki dersleri vermiş, ayrıca vefatına kadar İstanbul Konservatuvarı Tarihî Türk Mûsikisi Eserlerini Tasnif ve Tespit Heyeti başkan­lığında bulunmuş olan Rauf Yektâ Bey, yakalandığı Tifo hastalı­ğından kurtulamayarak 8 Ocak 1935 tarihinde Beylerbeyi semtin­de, Çamlıca Caddesi’ndeki köşkünde vefat etmiş ve Kuzguncuk’ta bulunan Nakkaştepe Mezarlığı’na defn edilmiştir. Vefatı üzerine Abdülbâki Gölpınarlı tarafından düşürülen yedi ayrı tarihten ikisi şu şekildedir:

Kıt‘a

Felek mehcûr-ı nây u nağme kıldı

Nice bir mihnete erdik bu yılda

Gelip bir peyk-i mâtem söyledi hayf

Rauf Yektâ’yı kayb etdik bu yılda

Kıt‘a

Nây kılsın nâle tanbûr âh u efgân eylesin

Hazret-i Yektâ Raûf’u aldı âğûşa ebed

Bâkiyâ geldi dü çeşmimde sirişk-i firkati

Kutb-ı nâyî ney gibi hâmûş oldu el-meded1024

İstanbul kütüphanelerini dolaşmak sûretiyle bulabildiği mûsiki kitaplarını kopya eden, Doğu ve Batı mûsikileri hakkında Fransızca yazılmış eserleri Avrupa’dan getirterek mûsiki incelemeleriyle meşgul olan, Avrupa’da ziyaret ettiği kütüphanelerde tespit ettiği mûsiki eserlerimize âit nüshaları dahi istin­sah ederek ülkemize kazandıran, yaptığı tüm araştırma ve çalışmalarla Türk müzikolojisinin temellerini atan; aynı zamanda müzikolog, bestekâr ve neyzen kimliğiyle mûsiki tarihimizin önde gelen şahsiyetlerinden biri kabul edilen; Murat Bardakçı’nın ise “…müziğin yüzyıllar boyunca ihmale uğrayarak unu­tulmuş yanını, yani bilimsel tarafını araştıran, öğrenen ve Türkiye’nin yanı sıra Batı dünyasına da öğreten kişidir.” şeklinde tavsif ettiği Rauf Yektâ Bey, mûsiki sahasındaki ilk eğitimini, dinî eserler meşketmek sûretiyle ve yedi-se-kiz yıl öğrencisi olduğu Mehmed Zekâî Dede’den almıştır.1025 Aynı zamanda Beylerbeyi Câmii başmüezzini olan Osman Efendi’den dinî eserler, özellikle na‘tlar meşketmiş, bu zâttan ayrıca Batı notası, Aziz Dede’den de Hamparsum notasını öğrenmiştir. Rauf Yektâ Bey, bu zâtların yanı sıra ayrıca son dev­rin ünlü mûsikişinaslarından olan Zekâîzâde Ahmed Irsoy ile Bolâhenk Nûri Bey’den de dersler almak sûretiyle kendisini geliştirmiş; mûsiki nazariyâtı ko­nusunda 1889 yılında Galata Mevlevîhânesi Şeyhi Mehmed Atâullah Dede ile başlattığı çalışmalarını Yenikapı Mevlevîhânesi Şeyhi Mehmed Celâleddin Dede ile sürdürmüş, kendisinden ayrıca tanbur öğrenmiş, ses fiziği ve akustik konularında ise Sâlih Zeki Bey’den istifade etmiştir.1026

Rauf Yektâ Bey’in Esâtîz-i Elhân, Dede Efendi adlı eseri

Rauf Yektâ Bey’in mûsiki tarihimiz bakımından en önemli yanlarından biri, mûsiki nazariyâtı kavramını yeniden gündeme getirmiş olmasıdır. Esâsen bu alanda kendisinden önce Mehmed Atâullah Dede, Mehmed Celâleddin Dede ve Hüseyin Fahreddin Dede mûsiki sistemimizde yer alan perdeler, aralıklar, makam ve usuller üzerinde araştırma yapmış olmakla birlikte, ne yazık ki bunları yazılı hâle getirememişlerdir. Bununla birlikte elde ettikleri bilgileri öğrencilerinden Rauf Yektâ Bey ile Suphi Ezgi’ye aktarmışlardır. Bu iki de­ğerli öğrenci, daha sonra aralarına Sadettin Arel’i de alarak özellikle mûsiki nazariyâtımız konusunda çalışmalarını yoğunlaştırmış ve bunları yayımla­yarak günümüz Türk mûsikisi sisteminin âdetâ temellerini atmışlardır.1027

Aynı zamanda son devrin önde gelen neyzenlerinden biri olan Rauf Yektâ Bey, Kasımpaşa Mevlevîhânesi Şeyhi Seyyid Ali Rızâ Dede tarafından 1886 yılında sikkesi tekbirlenmek sûretiyle Mevlevîlik’e girmiş, daha sonra Galata Mevlevîhânesi Şeyhi Mehmed Atâullah Dede’den ikinci defa sikke giymiştir. Ney konusundaki ilk derslerini Galata Mevlevîhânesi dervişlerinden Sabri Dede ve Hacı Ali Dede’den almış, daha sonra Yenikapı Mevlevîhânesi Ney-zenbaşısı Cemâl Dede’nin derslerine devam etmek sûretiyle neydeki bilgi ve becerisini ilerletmiştir. Uzun yıllar mevlevîhânelerdeki mutrib heyetlerinde neyzenlik yapan Rauf Yektâ Bey, Yenikapı Mevlevîhânesi Neyzenbaşısı Ma­nisalı Hilmi Dede’nin 1921 yılında vefat etmesi üzerine, bu mevlevîhânenin neyzenbaşılığına tâyin edilmiş ve 1925 yılında tekkeler kapatılıncaya ka­dar yaklaşık üç yıl neyzenbaşılık görevini sürdürmüş, böylece Yenikapı Mevlevîhânesi’nin son neyzenbaşısı olmuştur.1028

Mesâisinin önemli bir kısmını mûsiki nazariyâtı üzerine sürdürdüğü çalış­malarına ayıran Rauf Yektâ Bey, bestekârlık faaliyetinden de geri durmamış ve aralarında peşrev, kâr, beste, ağır semâi, saz semâisi, şarkı, marş, Mevlevî âyini, tekbir ve ilâhî formlarının bulunduğu elli civarında eser bestelemiş­tir. Yenikapı Mevlevîhânesi neyzenbaşılığı görevinde iken bestelediği ve ilk mukâbelesi 16 Ağustos 1923 tarihinde, anılan dergâhta yapılan “Yegâh Âyini”, en büyük eseri olarak kabul edilmekte, saz eserleri arasında ise “Mâhur Peşrevi”nin hayli ünlü olduğu belirtilmektedir. Ezberinde pek çok eser bulu­nan, bestelerine de klâsik üslûbun hâkim olduğu bir mûsikişinas olan Rauf Yektâ Bey, aynı zamanda İstiklâl Marşımız için beste hazırlayan isimlerden biridir. Ayrıca iyi bir mûsiki hocası da olan Rauf Yektâ Bey, gerek aralarında Dârülelhân, Dârülhilâfet-i Aliyye Medresesi’nin de bulunduğu birçok okul­da, gerekse evinde verdiği dersler vesilesiyle pek çok öğrenci yetiştirmiştir. Kaynaklarda, aralarında Tanbûrî Hâfız Kemâl Batanay, Sadettin Heper, Avni Atun, Nezahat Adula, Neyzen Burhâneddin Ökte, Gavsi Baykara, Âsaf Hâlet Çelebi, Mehmed Emin Yazıcı, Zeki Ârif Ataergin, Mesut Cemil, Subhi Ziyâ Özbekkan, Rûşen Ferit Kam, Faruk Ârifî Emhaz ve Vecihe Daryal’ın da bulun­duğu birçok ismin kendisinden ders aldığı belirtilmektedir.1029

Öğrencilerinden Burhâneddin Ökte’nin, “uzun boylu, zayıf, kelebek gözlük­lü, alabrus saçlı, son derece nâzik, kimseyi incitmeyen bir İstanbul Beyefen­disi” olarak tanıttığı Rauf Yektâ Bey, Zeliha Mün’ime Hanım ile evlenmiş ve bu evliliklerinden, soyadı kanunundan sonra Yektay soyadını almış olan Celâleddin Emced Yektay (11204-1954), Fatma Lâmia (11209-1916), Emine Tâlia Tanın (1913) ve Ahmed Ârif Yektay (1917-1984) adlı dört çocuğu dün­yaya gelmiştir. Murat Bardakçı’nın belirttiğine göre Rauf Yektâ Bey’in oğlu Celâleddin Emced’den olan torunu Yavuz Yektay da mûsiki ile ilgilenmekte olup Mehmet Güntekin’in bildirdiğine göre ise bestekâr ve neyzendir.1030

Eserleri

Rauf Yektâ Bey, 1898 yılında İkdam Gazetesi’nde yayımlanan “Osmanlı Mûsikisi Hakkında Birkaç Söz” adlı makalesiyle başladığı mûsiki yazarlığını uzun yıllar sürdürmüştür. O, gerek döneminin bazı yazarlarıyla mûsiki ko­nusunda girdiği polemikleri, gerek başta Türk mûsikisi üzerine kaleme aldığı telif kitapları ve nota neşriyâtı, gerekse mûsikiyle ilgili hemen her konuda yazdığı, aralarında Arapça ve Fransızca olanların da bulunduğu 400 civarın­daki makalesiyle kendisini Türk, Arap ve Fransız mûsiki çevrelerine kabul ettirmiş önemli şahsiyetlerden birisidir. Eski koleksiyonlar karıştırıldığında, onun yazarlık yönünün de sadece mûsiki ile sınırlı olmadığı, çocuk, kadın ve ev dergilerinden sanat mecmualarına; hatta siyasî gazetelere ka­dar, her türlü yayında imzasının bulunduğu, aynı zamanda usta bir polemikçi olduğu ve çok sayıda polemik yazısı kaleme aldığı görülmektedir.1031

Kitapları

  1. Esâtîz-i Elhân, 1. cüz: Hoca Zekâî Dede Efendi. Türk müziğinin ünlü ses üstatlarından Mehmed Zekâî Dede’nin hayatını konu alan bir eserdir (İstanbul 1318).1032
  2. Esâtîz-i Elhân, 2. cüz: Hoca Abdulkâdir Merâğî. Bir diğer ünlü müzik bilgini ve bestekârımız olan Abdülkâdir Merâğî’nin haya­tı, sanatı ve eserleri hakkında yapılmış ilk ve önemli bir incele­medir (İstanbul 1318).1033
  3. Esâtîz-i Elhân, 3. cüz: Dede Efendi. Dede Efendi’nin hayatı ve sanatı hakkında yapılmış ilk çalışma özelliğine sahip olan bu önemli eserde, sanatçıyı tanıyan kişilerin anılarının yanında, hakkındaki menkıbevi bilgilere de yer verilmiş, ayrıca eserin so­nuna Dede Efendi’nin bestelerine ilişkin bir de liste eklenmiştir (İstanbul 1340/ 1341).1034
  4. Risâle-i Mûsiki. Murat Bardakçı bu eseri, “1414-1492 yılları ara­sında yaşamış büyük İslâm düşünürü Molla Câmi’nin mûsiki üzerine yazdığı Farsça risâlenin tamamlanmamış bir Türkçe ter­cümesidir.” şeklinde tanıtmaktadır (İstanbul 1328).1035
  5. Türk Notası ile Kıraat-ı Mûsikiyye Dersleri. Yine Murat Bardak-çı’nın belirttiğine göre bu eser, “Rauf Yektâ Bey’in eski Türk harf notalarından faydalanmak sûretiyle meydana getirdiği kendi notasyon sistemini anlatan 16 sahîfelik bir risâlesidir.” Mehmet Güntekin’in belirttiğine göre ise eser yarım kalmıştır (İstanbul 1335).1036
  6. La Musique Turque. Rauf Yektâ Bey’in Türkçe yazıp daha sonra Fransızca’ya çevirdiği bir monografi olup eserde Türk mûsikisi tarihinin teorik ve uygulamalı konuları örneklerle ele alınmış­tır (Paris 1922). Türkçe tercümesi Orhan Nasuhioğlu tarafından Mûsiki Mecmûası’nda makaleler serisi hâlinde yayımlanmış, ardından da Türk Mûsikisi adıyla kitaplaştırılmıştır (İstanbul 1986).1037
  7. Türk Mûsikisi Nazariyâtı. Türk mûsikisi nazariyâtı alanında bi­limsel anlamdaki ilk çalışma olduğu belirtilen bu eser, Rauf Yektâ Bey’in Dârülelhân’daki hocalığı sırasında okuttuğu ders notların­dan oluşmaktadır ve eserin sadece dokuz forması yayımlanabilmiştir (İstanbul 1343).1038
  8. Şark Mûsikisi Tarihi. Murat Bardakçı’nın belirttiğine göre, mûsiki tari­himizle ilgili olarak ülkemizde basılmış ilk çalışma konumunda olan bu eserin, formalar hâlinde basımına başlanmakla birlikte ancak antik dö­nem mûsikisini inceleyen bölümleri basılabilmiştir (İstanbul 1343). Yine Bardakçı’nın kaydettiğine göre, Rauf Yektâ Bey’in el yazısı ile olan ba­sılmamış kısımların öğrencilerinden Kemâl Batanay’da olduğu, ondan da vârislerine geçtiği söylenmektedir.1039
  9. Mutâle‘ât ve Erâ’e Havle Mu‘temeri’l-Mûsikiyyi’l-Arabiyye. Bu eser, Rauf Yektâ Bey’in 1932 yılında Kâhire’de katıldığı Arap Mûsiki Kongresi’nde sunduğu tebliğ, rapor ve görüşmeleri içermekte olup yine kongrede bulun­duğu günlerde Muhaddefe/Muhâdene adlı bir gazetede yayımlanan otuz kadar makalesinin daha sonra aynı gazete tarafından kitaplaştırılmış şek­linden ibarettir (Kâhire 1934).1040

Nota Yayınları

1.  Dârülelhân Külliyâtı (İstanbul Konservatuvarı Yay., İstanbul 1922-1927),

2.Türk Mûsikisi Klâsiklerinden İlâhîler, I-III. Ali Rıfat, Zekâîzâde Ahmed Ir-soy ve Suphi Ezgi ile birlikte. (İstanbul Konservatuvarı Yay., İstanbul 1931-1933),

3.Türk Mûsikisi Klâsiklerinden Bektaşî Nefesleri, IV-V (İstanbul Konservatu-varı Yay., İstanbul 1933),

4.Türk Mûsikisi Klâsiklerinden Mevlevî Âyinleri, VI-XVIII. Zekâîzâde Ah-med Irsoy ve Mesut Cemil ile birlikte (İstanbul Konservatuvarı Yay., İstan­bul 1934-1939).1041


1023  Suphi Ezgi, a.g.e., V, 471; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, Hoş Sadâ, s. 241; Murat Bardakçı, “Rauf Yektâ Bey’in Hayatı ve Eserleri”, Rauf Yektâ Bey, Türk Mûsikisi, Fransızca’dan çev. Orhan Nasuhioğlu, İstanbul 1986, s. 8; Sadun Aksüt, a.g.e., s. 300; Mehmet Güntekin, “Rauf Yektâ Bey”, DBİst.A, İstanbul 1994, VI, 308; Nuri Özcan, “Rauf Yektâ Bey”, DİA, İstanbul 2007, XXXIV, 468.

1024  Suphi Ezgi, a.g.e., V, 471; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 241, 244; Murat Bardakçı, a.g.m., s. 8-9, 13; Sadun Aksüt, a.g.e., s. 300-301; Mehmet Güntekin, a.g.m., s. 308; Nuri Öz-can, a.g.m., s. 468-469.

1025  Murat Bardakçı, Rauf Yektâ Bey’in ilk hocasının Galata Mevlevîhânesi Şeyhi Atâullah Efendi ol­duğunu belirtmekte; Sadun Aksüt ise “Klâsik Türk mûsikisinin amelî kısmını Hoca Zekâî Dede ve onun oğlu Hâfız Ahmed Irsoy’dan ve de Bolâhenk Nuri Bey’den öğrenmiştir.” kaydı­na yer vermektedir (bk. Murat Bardakçı, a.g.m., s. 9; Sadun Aksüt, a.g.e., s. 301).

1026  Suphi Ezgi, a.g.e., V, 471; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 241; Murat Bardak­çı, a.g.m., s. 8-9; Sadun Aksüt, a.g.e., s. 301; Mehmet Güntekin, a.g.m., s. 308; Nuri Özcan, a.g.m., s., 469.

1027  Suphi Ezgi, a.g.e., V, 453, 471, 500; Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 668; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 242-244; Murat Bar­dakçı, a.g.m., s. 9; Sadun Aksüt, a.g.e., s. 303; Mehmet Güntekin, a.g.m., s. 308; Nuri Özcan, a.g.m., s. 469.

1028  Aynı zamanda ders arkadaşı da olan Sup­hi Ezgi, Rauf Yektâ’nın sesinin falsolu olup tegannîsinin iyi olmadığını, neyi de Aziz Dede’den öğrendiği için onun gibi fosurtulu ve metotsuz çaldığını belirtmektedir (bk. Sup­hi Ezgi, a.g.e., V, 471); Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 668; Murat Bardakçı, a.g.m., s. 9; Nuri Özcan, a.g.m., s., 469.

1029  Rauf Yektâ vd., Türk Mûsikisi Klâsiklerinden Mevlevî Âyinleri, XVII, 1200-912; Sadettin Nüz-het Ergun, a.g.e., II, 643-644; İbnülemin Mah-mud Kemâl İnal, a.g.e., s. 47, 176; Murat Bar­dakçı, a.g.m., s. 11; Sadun Aksüt, a.g.e., s. 307; Mehmet Güntekin, a.g.m., s. 309; Nuri Özcan, a.g.m., s., 469.

1030  Murat Bardakçı, a.g.m., s. 9; Sadun Aksüt, a.g.e., s. 301, 307; Mehmet Güntekin, a.g.m., s. 308.

1031  Rauf Yektâ Bey’in makalelerinin yayımlandı­ğı bellibaşlı yerli ve yabancı mecmua/dergi ile gazeteler arasında, Âhenk, Âlem-i Mûsiki, Dârülelhân, Mûsiki Mecmûası, Hâle, Nota, Servet-i Fünûn, Şehbâl, Millî Tetebbûlar Mecmûası, Tiyatro ve Mûsiki, Yeni Mecmûa, Revue Musicale, Monde Musicale; Âtî, Tasvîr-i Efkâr, Ümmet, Tevhîd-i Efkâr, Vakit, Yeni Ses’in isimleri sayılabilir (bk. İbnülemin Mah-mud Kemâl İnal, a.g.e., s. 241-242, 244; Mu­rat Bardakçı, a.g.m., s. 10; Mehmet Güntekin, a.g.m., s. 308-309; Nuri Özcan, a..g.m., s. 469).

1032  Murat Bardakçı, a.g.m., s. 14; Mehmet Güntekin, a.g.m., s. 309.

1033  Murat Bardakçı, a.g.m., s. 14; Mehmet Güntekin, a.g.m., s. 309.

1034  Murat Bardakçı’nın belirttiğine göre Rauf Yektâ Bey, Esâtîz-i Elhân adlı çalışmasını bir seri olarak hazırlamayı düşünmüş; hatta bu serinin devamı olarak “Nâyî Osman Dede”, “Safiyud-din Urmevî” ve “Hacı Ârif Bey” bölümlerinide hazırlamış olmakla birlikte mâlesef maddî imkânsızlıklar nedeniyle bunları neşredeme-miştir (bk. Murat Bardakçı, a.g.m., s. 14). Nuri Özcan’ın bildirdiğine göre ise bu çalışmaya âit olan son iki bölüm bugün Murat Bardakçı’da bulunmaktadır (Nuri Özcan, a.g.m., s. 469); Mehmet Güntekin, a.g.m., s. 309; Esâtîz-i Elhân adlı bu önemli çalışma daha sonra Nuri Akbayar tarafından tekrar yayımlanmıştır (bk. Rauf Yektâ, Esâtîz-i Elhân, haz. Nuri Akbayar, İstanbul 2000).

1035   Murat Bardakçı, “Rauf Yektâ Bey’in Bilinme­yen Üç Kitabı”, Mûsiki Mecmûası, sy. 372, Ekim 1980, s. 4-5; a.mlf., “Rauf Yektâ Bey’in Hayatı ve Eserleri”, s. 14.

1036   Murat Bardakçı, “Rauf Yektâ Bey’in Bilin­meyen Üç Kitabı”, a.g.e., s. 5-6; a.mlf., “Rauf Yektâ Bey’in Hayatı ve Eserleri”, s. 14; M. Güntekin ise bu eserin Şehzâdebaşı Evkaf-ı İslâmiyye Matbaası’nda 1917 yılında basıldı­ğını belirtmektedir (bk. Mehmed Güntekin, a.g.m., s. 309).

1037   Nuri Özcan, a.g.m., s. 469. Rauf Yektâ Bey’in mûsikiye dâir yazdığı dört adet Fransızca ma­kalenin aslı ve çevirileri için ayrıca bk. Rauf Yektâ’nın Fransızca Mûsiki Yazıları (Fran­sızca Metinlerin Tıpkıbasımı İle), haz. İlhami Gökçen, Ankara, ty.

1038   Mehmet Güntekin, a.g.m., s. 309; Nuri Özcan, a.g.m., s. 469.

1039   Murat Bardakçı, “Rauf Yektâ Bey’in Hayatı ve Eserleri”, s. 14; M. Güntekin ise bu eserin dört forma hâlinde yayımlandığını belirtmektedir (bk. Mehmet Güntekin, a.g.m., s. 309).

1040   Murat Bardakçı, a.g.m., s. 14; a.mlf., “Rauf Yektâ Bey’in Bilinmeyen Üç Kitabı”, s. 6; M. Güntekin, a.g.m., s. 309; Nuri Özcan, a.g.m., s. 469.

1041   Suphi Ezgi, a.g.e., V, 471; Sadettin Nüzhet Er-gun, a.g.e., II, 643; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 242; Murat Bardakçı, “Rauf Yektâ Bey’in Hayatı ve Eserleri”, s. 15; a.mlf., “Rauf Yektâ Bey’in Bilinmeyen Üç Kitabı”, a.g.e., s. 4-6, 9; Nuri Özcan, a.g.m., s. 469. Eserlerine bir liste hâlinde yer veren Sadun Aksüt ise, Rauf Yektâ Bey’in bu eserleri hâricinde ayrıca Safîüddin’in Şerefiye, Kutbüddin-i Şîrâzî’nin Dürretü’t-Tâc ve Molla Câmi’nin Risâle fi’l-Mûkisî adlı eserlerini Arapça’dan tercüme et­tiğini; ancak yayınlayamadığını, sadece Mollâ Câmi’nin Risâlesini evinde kurduğu özel mat­baasında basmaya başladığını; fakat bunu da tamamlayamadığını bildirmektedir (bk. Sadun Aksüt, a.g.e., s. 306-308).

 

ETİKETLER:
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.