A+
A-

38. KANAAT

İhtiyaçtan fazlasına meyletme ki, sana galebe etmesin, sana bey olmasın!

Kanaatten hiç kimse ölmemiş, hırsla da hiç kimse padişah olmamıştır.

Her aç, nihayet bir yiyecek bulur. Devlet güneşi, elbette ona da vurur.

Taneyi bırakan kuş, o hilesiz, düzensiz ovanın tanelerini yer, doyar.

Ona kâni olduğu için kurtulur; hiçbir tuzağa düşmez; kolu, kanadı bağlanmaz.

Kanaatten meydana gelen darlık, takvâdandır. Bu, aşağılık kişilerin yokluğundan, darlığından apayrı bir şeydir.

Pinti, bir habbe bulsa başını bile verir. Halbuki temiz kişi, himmetiyle altın hazinesine bile bakmaz, onu terk edip gider.

(…) Bir kanaat, yüzlerce tabak yemekten hayırlıdır.

Harislerin göz testisi dolmaz; sedef, kanaâtkar olmadıkça (içi) inci ile dolmaz.

Peygamber, kanaate hazine demiştir. Gizli hazineyi herkes, elde edebilir mi?

“Bu kanaat daimî bir hazineden başka bir şey değildir.” Ey gönle gam ve elem veren, artık beyhude sözlere dalma!

Sen kanaatten ne vakit canını nurlandırdın ki? Kanaatten ancak bir ad öğrendin.

Sirke satmada kanaat yüzünden bal denizine gark olmuş binlerce can gör.

(III/2260, V/2398, 1755, III/2860, 2861, IV/3133, 3134, VI/3784, I/21, V/2395, I/2322, 2320, 2375)

[divide style=”2″]