Özeleştiride Bulunma

A+
A-

Özeleştiride Bulunma

Yanlışlara karşı korunmada belki de en önemli husus kişinin kendisine eğilmesi, eksiklerini görmeye çalışması; aşırılığa, haksızlığa düşüp düşmediği konusunda nefsini sorgulamasıdır. Böyle davranmak yanlış şeyleri terk edip doğru, iyi ve güzel şeyleri edinmede kişiyi kazançlı çıkaracaktır. İnsanın kendisini sorgulaması, hatayı, kusuru kendisinde araması zor bir iştir. Halk arasında bir söz vardır: “Kabahat altından kaftan olsa bile onu kimse giymek istemezmiş.”

Kişinin kendi hatalarını, kusurlarını ve olumsuz yanlarını görmesi bir erdemdir. Bunları görmek için de kibirden, gururdan kurtulmak gerekir. Zira bu iki olumsuz haslet, kişinin kendisini tam, eşsiz ve mükemmel olarak algılama yanılgısına düşürür. “Benden daha bilgili, dengeli, akıllı, güçlü, ahlaklı, dürüst insan var mı?” anlayışına ve gururuna kapılan kimse kendisini düzeltme ve olgunlaştırmaya kapatmış demektir.

İnsanın kendi hatalarını, eksiklerini ve olumsuz yanlarını görmesi yeterli olmamakta, onları telâfi etmesi ve gidermesi gerekmektedir. Kısacası, tespit kadar tamir de önemlidir. Tamir için de irade ve kararlılık gerekmektedir. Fert ve toplum planında değişim ve gelişimi sağlayanlar, sağlam durum tespiti yapanlar; tenkit, tahlil ve tahkik kâbiliyeti olanlardır.

İnsanın önce kendini kendisine açması ve kendisini dinlemesi gerekmektedir.

Sırrını kötülerden gizlemen şaşılacak bir şey değil; şaşılacak şey kendinden de saklaman, kendinden de gizlemendir.1

Yine insanın başkalarının yanlışına, günahına bakıp üzülmeden önce kendi haline bakıp üzülmesi gerekmektedir.

Ey başkalarına ağlayan göz, gel, bir müddetçik otur da kendine ağla.2

Afsunlarla gönüller alalım deriz ama çukura düştüğümüzü görmeyiz.

Be hey kaltaban, çukura düşmüşsün, kuyudasın sen. Başkalarını bırak, kendine bak!.3

Bu beyitlerde de görüldüğü gibi Mevlânâ, halkın ayıbını inceden inceye görüp bir bir eleştirip de kendi ayıbını zerre kadar görmeyeni ve kendisini eleştirmeyeni şiddetle kınar.4

A hayrı, şerri bilmeyen, sen kendini sına, başkasını değil!

Kendini sınadın mı başkalarını sınamadan vazgeçersin.5

A gönül, aynada kendini eğri-büğrü gördün mü, mutlaka bu eğrilik sendedir, aynada değil; önce kendini doğrult.6

Yukarıda da değinildiği gibi, önce kişinin kendisine eğilmesi, kendisini eleştirip, hata ve kusurlarından ayıklanması gerekir. Kişi kendisini doğrultunca bir çok şeyler düzelecektir.

Süleyman dedi ki: Ey taç, neden başımda eğrilirsin…

O eliyle tacı düzelttikçe taç eğrilmekteydi yiğidim!

Tam sekiz kere doğrulttu, sekiz kere eğrildi… Dedi ki: Ey taç, bu ne bu? Eğrilme artık!

Taç dedi ki: Beni yüz kere doğrultsan, yine eğrilirim. Çünkü inanılır kişi, sen eğrilmedesin!.7

Özeleştiride bulunmakla veya kendisini otokritiğe tabi tutmakla kişi, önce kendisini daha iyi tanıma imkânını yakalamış olacak, sonra daima iyi ve olumluya doğru gelişme kaydedecek, daha sonra da çevresindekilerle daha rahat iletişim sağlayacak ve bu iletişimi sürdürecektir. Hele dindar, bu özeleştirisini ibadetlerinde sıkça yapma fırsatı bulmaktadır. Örneğin öğle namazı kılan bir mü”min ilahi huzura yani namaza dururken sabah namazıyla öğle arasında geçenlerin muhasebesini yaparak huzura çıkmaktadır. Geçen o saatler içinde Allah”ın rızasına uygun olan ve olmayan davranışlarını gözden geçirir, böylece hemen ölecek ve yaşadıklarının hesabını verecekmiş duyarlılığı içinde yaşar. Tasavvufta bu durum “Ölmeden önce ölünüz”, “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz, yargılayınız”(Mûtû kable en temûtû-Hâsibû kable en tuhâsebû) sözleriyle dile getirilir.

Öyleyse daha ılımlı ve olumlu bir portre çizmemiz, insanlar arasında daha uyumlu ve sevilen olmamız, Allah”ın huzuruna da daha ak ve pak çıkmamız için kendimizi aklatmak ve pak kılmak zorundayız. Buna da kendimizin tam ve mükemmel olmadığına, şeytanın ve nefsimizin bizi aldatabileceğine, düzeltilecek hata ve davranışlarımızın bulunduğuna, hergün bir önceki güne göre daha kâmil olmanın gerektiğine inanarak, sıkça kendimizi özeleştiriden geçirerek ulaşabileceğiz.

Dipnotlar: 1) Mevlânâ Celâleddin er-Rûmî, Mesnevî, Çev. Veled İzbudak (M.E.B. Yayınları), İstanbul, l99l, C. II, s. 114, B. 1500. 2) Mesnevî, C. II, s. 37, B. 479. 3) Mesnevî, C. III, s. 181, B. 2234-2235. 4) Mesnevî, C. III, s. 213, B. 2629-2630. 5) Mesnevî, C. IV, s. 30, B. 367-368. 6) Mevlânâ Celâleddin er-Rûmî, Dîvân-ı Kebîr, Çev. Abdulbâki Gölpınarlı, (Kültür Bakanlığı Yay.), Ankara, 1992, C. V, s. 429, B. 5822. 7) Mesnevî, C. IV, s. 155, B. 11202-11205.